
Almanya’da eylül ayında yapılacak seçimlerde Başbakan Angela Merkel’in partisi CDU/CSU’dan yerine aday gösterilen Armin Laschet, Hürriyet’e konuştu. Laschet, Almanya’nın korona aşısı geliştiren Uğur Şahin ve Özlem Türeci gibi birçok Türk kökenlinin başarı öyküleriyle dolu olduğunu söyledi.
Almanya’da muhafazakâr kanat Hristiyan Demokrat/Hristiyan Sosyal Birlik Partileri’nin (CDU/CSU) başbakan adayı ve Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti Başbakanı Armin Laschet, yıllardır Almanya’da yaşayan Türk kökenli insanların bu toplumun bir parçası olduğunu vurgularken, “Türkler ülkemizi zenginleştiriyorlar” dedi. Laschet, başbakanlığını yaptığı Kuzey Ren Vestfalya (KRV) Eyaleti’nin Berlin temsilciliğinde Hürriyet’in sorularını yanıtladı.
TÜRK GÖÇÜNÜN 60’INCI YILI
– Çok sayıda misafir işçi ailenin yaşadığı bir şehirde doğup büyüdünüz. O dönemle ilgili ne gibi anılarınız var?
– Ekim ayında Türkiye ile Almanya arasındaki iş gücü anlaşmasının 60’ıncı yılını kutlayacağız. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ekonomik mucizenin gerçekleşmesine yardımcı olan birçok insan bize geldi. Memleketim Aachen’de ve bölgede göçmenler madencilikte, başka yerlerde çelik ve otomotiv endüstrilerinde, örneğin Köln’deki Ford’da çalıştılar ve Kuzey Ren Vestfalya’da (KRV) toplumun bir parçası oldular. Okula gittiğimde Türkçe yaşam öyküsü olan bir iki çocuk vardı. Bugün öğrencilerin neredeyse yüzde 40’ının göçmenlik geçmişi var. Bu da toplumumuzun nasıl değiştiğini gösteriyor.
TÜRKİYE İLE PROJELERİMİZ VAR
– Türkiye veya Türk sözcüğünü duyduğunuzda aklınıza ne geliyor?
Her şeyden önce aklıma, Türkiye’den gelenlerin Almanya’daki en büyük göçmen grubu olduğu gerçeği geliyor. Türkiye aynı zamanda, burada yaşayan çok sayıda Türk vatandaşı ve Türk kökenli vatandaş ve bunun sonucunda ortaya çıkan çeşitli sivil toplum, ekonomik ve kültürel bağlantılar nedeniyle KRV eyaleti için de büyük önem taşımaktadır. Ülkemizi zenginleştiriyorlar. Türkiye bizim NATO ortağımız ve birçok ortak projemiz bulunmaktadır. Ayrıca dostlar arasında eleştirel sorular da sorulabilir. Türkiye’de hukukun üstünlüğü ve insan haklarındaki eksiklikler büyük bir endişe konusu olmaya devam etmektedir. Türk hükümeti temsilcileriyle yaptığım görüşmelerde bunu her zaman dile getiriyorum. Göç söz konusu olduğunda, Türkiye ile yapılan anlaşma düzenli bir yolu mümkün kılmıştır: Türkiye, yaklaşık dört milyon Suriyeli mülteciyi kabul ederek Suriye’deki insani felaketle başa çıkmaya büyük katkı sağlamıştır. AB’nin bu konuda yardımcı olması önemlidir ve bu bize yasadışı göçle birlikte mücadele etme fırsatı verir.
– Şimdi, 60 yıl sonra, Türk göçmenler arasında sadece işçi değil, birçok işveren de var. Bu Almanya için ne anlama geliyor?
Bu çok iyi bir gelişme. Artık orta ölçekli şirketleri yöneten ve önemli işverenler olan Türk göçmenlik geçmişine sahip birçok insan var. BioNTech’in kurucuları Uğur Şahin ve Özlem Türeci’yi düşünün. Şahin’in babası, çocuğu dört yaşındayken, Ford’a misafir işçi olarak geldi. Daha sonra liseye giden Şahin, ilk Türk asıllı kişi olarak, yılının en iyisi olarak- lise bitirme sınavını (Abitur’unu) – yapıyor ve sonra üniversiteye gidiyor. Ve şimdi tüm dünya için bir Korona aşısı geliştiriyor. Aşı mucitleri ve futbolcuların ötesinde daha az bilinen pek çok örnek var, arkasında tam olarak bu tür başarı hikayeleri var.
1961’de ilk göçmenler Almanya’ya geldiğinde Alman devleti, (Türk Diyanet İşleri’ne bağlı) DİTİB’in dini hizmetlerle ilgilenmesinden memnundu. O zamanlar Türkiye çok güçlü Kemalist bir devletti. Orada birçok şey değişti. Bu nedenle artık DİTİB’in dini hizmet kapsamındaki görevlerini anayasaya uygun olarak yerine getirdiğini görmek gerekir. KRV’de biz DİTİB ile diyalog halindeyiz. Dinin Türk devletinin siyasetinden ayrı olmasını bekliyoruz. İmamların da uzun vadede olabildiğince iyi Almanca konuşmalarını ve Almanya’da eğitim görmelerini istiyoruz.