50 yıl önce meydana gelen bir uçak kazası, filmlere konu olmuş bir hayatta kalma hikayesi… Bu haber hepimiz için çok önemli hayat dersleri içeriyor…
Haberin Devamı
Juliane Köpcke ve annesi, Peru’nun başkenti Lima’dan kalkan uçağa binerken başlarına geleceklerden habersizdi. Takvimler 1971 yılının Noel arifesini gösteriyordu. Juliane o sırada 17 yaşındaydı.
Uçak, Ucayali Irmağı’nın kıyısındaki kalabalık bir liman şehri olan Pucallpa’ya inecekti. Ardından anne-kız Amazon’un kalbindeki biyolojik araştırma merkezi Panguana’ya doğru devam edecekti.
Juliane’in ikisi de zoolog olan ebeveynleri Maria ve Hans-Wilhelm Köpcke, üç yıldır kendi kurdukları bu merkezde araştırmalar yürütüyordu. Bu nedenle ailece Peru ile Panguana arasında gidip geliyorlardı.
Lima’da bulunan Alexander von Humboldt Alman Okulu’nda öğrenci olan Juliane ile annesinin Panguana’ya aralık ayının 19’unda ya da 20’sinde dönmesi gerekiyordu. Ama okulun mezuniyet töreni 23 Aralık’ta yapılacaktı ve Juliane törene katılmak istedi. Bu nedenle biletlerini birkaç gün sonraya almaya karar verdiler.
Haberin Devamı
BİR TEK UÇAKTA YER BULABİLDİLER
Ancak Noel arifesi olduğu için Peru Ulusal Havayolu Şirketi LANSA’nın uçağı dışında hiçbir uçakta boş yer yoktu. Baba Hans-Wilhelm, havayolu şirketinin kötü sicilinden dolayı eşi ve kızını uyarmıştı ama pek etkili olamadı. Noel’i birlikte geçirmek istiyorlardı, bu nedenle biletleri aldılar.
Anne kızın uçuşu bir saatten daha kısa sürecek gibi görünüyordu. Ancak kalkıştan 25 dakika sonra beklenmedik bir şey oldu. 86 yolcu kapasiteli Lockheed L-188A Electra model uçak, kendini bir fırtınanın ortasında buldu ve sarsılmaya başladı. Sarsıntının etkisiyle baş üstü dolapları açıldı, içlerindeki bagajlar ve Noel hediyeleri koltuklardaki yolcuların üzerine döküldü.
Juliane annesinin “Umarım her şey yolunda gider” dediğini duydu. Annesinin gergin olduğunu hissedebiliyordu ama yine de sakin kalmaya çalıştı.
UÇAĞIN KANADINA YILDIRIM DÜŞTÜ
Uçağın arka tarafında cam kenarında oturuyordu ve dışarıda çakan şimşekleri görebiliyordu. Tam o sırada uçağın sağ kanadına bir yıldırım düştü. Uçak bir anda burun üzeri çakılmaya başladı. Annesi sakin bir sesle “İşte şimdi her şey bitti” derken, etraftaki kişiler ağlayıp çığlıklar atmaya başlamıştı.
Ardından kulakları sağır eden bir çatırtı ve bir sessizlik oldu. Uçak parçalanmış, Juliane kabindeki diğer kişilerden ayrılıp tek başına kalmıştı: “Bir anda artık kabinin içinde olmadığımı fark ettim. Dışarıdaydım, havadaydım. Ben uçağı terk etmemiştim, uçak beni terk etmişti.”
Emniyet kemeri hâlâ bağlıydı ve oturmakta olduğu üçlü koltuk sırasıyla birlikte hızla aşağı düşüyordu. Aşağıda ormanı görebiliyordu. “Yukarıdan bakınca ağaçların tepeleri brokoliye benziyor” diye düşündü.
3 KİLOMETRE YÜKSEKTEN DÜŞTÜ VE NEREDEYSE HİÇBİR ŞEY OLMADI
Ardından her şey bir anda karardı. Juliane gözlerini ertesi sabah açtığında tek başınaydı. Koltuk sırasının altında kalmıştı, elbisesi de yırtılmıştı. 10 bin feet yani 3 kilometre yüksekten düşmüştü. Emniyet kemeriyle bağlı olduğu koltuk sırası yapraklara takılmış ve düşüşünü yumuşatmıştı. Juliane, kazadan sağ kurtulan tek kişiydi.