Covid pandemisinin ilk gününden beri bağışıklık konusu gündemimizden düşmüyor. Hepimiz bağışıklığımızı “güçlendirmek” için verilen tavsiyeleri bir ucundan tutmaya çalışıyoruz. Ancak bazı uzmanlara göre, bağışıklığı güçlendirme hepimiz için doğru hareket değil, hatta bazılarımızın bağışıklık sistemleri gereğinden fazla çalıştığından frene basmamız gerekiyor. Peki kim o bağışıklığı fazla çalışanlar ve ne yapmaları gerekiyor? Hepsi içeriğimizde…
Covid-19 pandemisiyle birlikte 2020 yılının en fazla konuşulan kelimelerinden biri bağışıklık oldu. Bir anda hepimiz bağışıklık sistemimizi “güçlendirmenin” yollarını aramaya başladık. Bir yandan da antikor, sitokin, T hücresi gibi yeni yeni kavramlarla tanıştık.
İmmünoloji uzmanı Dr. Heather Moday’e göre bunda şaşılacak bir şey yok. Zira, “Tüm dünyayı etkileyen bir pandemi ortaya çıkınca, insanlar da böyle şeylere dikkat etmeye başlıyor.”
ABD’nin Pennsylvania eyaletinin Philadelphia şehrinde bulunan Fonksiyonel Tıp Enstitüsü’nde görev yapan Moday, yakın zamanda yayımlanan kitabı ‘The Immunotype Breakthrough’da (İmmünotip Atılımı) bağışıklık sistemimizi mercek altına alıyor.
Bağışıklık sistemini “gerçek bir ölüm kalım meselesi” olarak nitelendiren Moday, bu sistemin her gün virüslerle ve diğer işgalcilerle karşı karşıya olduğunu ve vücudumuzu savunduğunu belirtiyor.
“Çoğu zaman ne siz neyle uğraştığınızın farkındasınız, ne de ben farkındayım” diyen Moday, şöyle devam ediyor:
“Hastalanmak normal bir şeydir. Asıl mesele hemen iyileşip iyileşemediğiniz… Ne sıklıkla hasta oluyorsunuz? Hastalığınız ne kadar sürüyor? Bu soruların cevapları size bağışıklık sisteminizin ne kadar güçlü olduğuna dair bir fikir verecektir.”
“BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ KRİZİ”
Moday’e göre modern yaşam biçimlerimiz, bir bağışıklık sistemi krizine yol açıyor. Ancak bu sistemleri daha güçlü bir hale getirmenin de elimizde olduğunu belirten ABD’li uzman, “İnsanlar çoğu zaman kendilerine verilen bağışıklık sistemiyle yaşamak zorunda olduklarını, bu konuda ellerinden fazla bir şey gelmeyeceğini düşünüyor. Ne var ki, nerede olurlarsa olsunlar, bağışıklık sistemlerini iyileştirmek ellerinde” ifadelerini kullanıyor.
Kitabında da ifade ettiği üzere, insanlar bağışıklık sistemi sorunlarına göre dört gruba ayrılıyor ve kişi bu grupların hangisinde bulunduğunu bildiği takdirde, metabolizmasının hastalıklara karşı savunma kalkanını yeniden dengeleyebiliyor.
Üstelik konu sadece bir virüs ya da bakteri kapıp da hasta olmak da değil. Bağışıklık sistemimiz genel anlamda sağlık durumumuzu, yaşam süremizi, birçok insanın ölüm sebebi olan kalp hastalığı, akciğer hastalığı, diyabet, Alzheimer ve kanser gibi kronik hastalıkları geliştirme ihtimalimizi de belirliyor.
ENFLAMASYON NEDİR, NE İŞE YARAR?
Bu kilidi açan anahtar ise enflamasyon kavramını anlamak. Enflamasyon, bağışıklık sisteminin tamir tepkisinin bir parçası. Vücudumuzda bağışıklık sistemi hücrelerinin oluşturduğu ordu bir düşmana karşı harekete geçtiğinde, kızarıklık, şişkinlik, ateş gibi belirtiler ortaya çıkıyor. Veya mikropları hapsedip vücuttan atabilmek için balgam üretmeye başlıyoruz. Bütün bunlar aslında birer enflamasyon semptomu.
Moday, “Hepimizin vücudunda gün içinde sürekli enflamasyon tepkileri oluşuyor. Ama bu tepkiler çok kısa süre içinde ortadan kaybolduğu için semptomları hissetmiyoruz” sözleriyle, bunun insan hayatının en doğal unsurlarından biri olduğunu vurguluyor.