Sonuçtan bağımsız harika bir maç öncesi vardı. Sabah Berlin’de hâkim olan portakal rengi öğleden sonra kırmızıya dönüştü. Geleneksel maç yürüyüşüne katılım 10 bini geçerken Alman polisi tırnakları üzerindeydi. Merih’e verilen ceza germişti sinirleri. Bir de yürüyüşün göbeğinde Mehter Marşı çalarken Hollanda formalı biri direğe çıkmaz mı? “Eyvah” derken kalabalıktan biri Türk bayrağı uzattı, Hollandalı AyYıldızı öpünce ortalık yatıştı. Çoğunluk Merih’e destek amaçlı Bozkurt işareti yapmıştı ki polis yürüyüşün siyasi etkinliğe dönüştüğünü varsayıp yasağı bastı, taraftarı nazikçe (!) dağıttı. O sıralarda Cumhurbaşkanı’nın uçağı da Berlin’e inmişti. Stat doldu, ev sahibi bizdik; her yerde vardık.

İlk düdükle Hollanda set oyunlarıyla kontrollü geldi, biz Mert, Kaan, Samet, Abdülkerim, Ferdi ile kapandık. Sonra oyun kilitlendi. Üst üste kornerler attık. Arda kesti, Samet hepimizi ağlatan vuruşu yaptı. Samet sadece Hollanda’ya değil UEFA ile Milli Takım’ı tutmayan malum kesime de attı o golü. 2. yarı Weghorst’u alan Hollanda toparlandı. Arda’nın direğe çarpan şutu, Kaan’ın penaltıya dönüşecek pozisyonu ile direndik. Ücretsiz’in golü hepimize soğuk duş yaptırdı. Takımın gardı düşerken oyuncu değiştirmedik. Israrlı Hollanda atakları Çelik’nun vuruşuyla gole dönüşünce avantaj gitti. Cenk-Kerem-Zeki ile yeniden dirildik, Zeki ve Kerem golü atabilirdi. Semih’in şutu savunmada yarı final umudu da Berlin’de kaldı. Bir söz de hakeme; UEFA’nın talimatlı düdüğü diyelim siz anlayın! Kırmızıyı es geçmesi affedilmezdi.

Kaynak bağlantısı