Günlerdir pürdikkat
izlediğimiz Sinan
Ateş
davasında ara
karar açıklandı, tutuklu
yargılanan 22 sanıktan 10’u
serbest bırakıldı. Cumhuriyet
savcısının esas hakkındaki
mütalaasını hazırlaması
için duruşma 19 Temmuz’a
ertelendi.

Mahkemenin hızı gözlerimizi
yaşarttı. Bugüne kadar
pek çok davanın uzun
sürmesinden hareketle “Geç
kalan adalet adalet değildir”

sözünü yineleyip durduk.
Sinan Ateş davasında jet
hızıyla ara karar verilmesi
ve savcının bir an önce
mütalaasını vermesi için
duruşmanın iki hafta sonraya
ertelenmesi karşısında ne
diyeceğimizi bilemedik.
Mahkeme heyetinin onca
delile, toplanmayan eksik
delillere karşın azmettiricilere
ulaşılmasını engellemeye
yönelik kararları gösteriyor ki
dosya bir an önce kapatılmak
isteniyor.

MHP Genel Başkanı Devlet
Bahçeli
’nin dava öncesinde
Cumhurbaşkanı Erdoğan’la
görüşmesi belli ki işe yaramış.
Bu görüşmenin sonucunda
azmettiriciler şimdilik
yakayı kurtardı. Tetikçilerin
kurtulması için bir görüşmeye
daha ihtiyaç var. Ama dava
bu kadar gündemdeyken bu
görüşme yakın tarihte olmaz.
İçerideki torbacılara iyi bakılır.
Her türlü ihtiyaçları giderilir,
konu gündemden düştüğünde
onların da hal çaresine bakılır.
Bu davanın daha istinafı var,
yüksek yargısı var beklesinler.
Nasılsa cezaevi, onların
yabancısı olduğu bir mekân
değil.

BAHÇELİ’NİN VİCDANI İLE KAMU VİCDANI

Mahkemenin nereden tutsan elinde kalacak iddianameyi kabul etmemesi ve savcıya iade etmesi gerekirken bunu yapmayıp alelacele duruşmalara başlamasını anlamak
güç değil.

Davayı soruşturan savcıların
sürekli değiştirilmesi,
tetikçilerin kaçtığı aracın kime
ait olduğunun
araştırılmayışı, Ülkü
Ocakları Genel
Başkan Yardımcısı
Serdar Öktem’in
şifresini vermekten
kaçındığı
telefonunun
HTS kayıtlarının
incelenmesine gerek
duyulmadığı bir
yargılamadan adalet
beklemek beyhude bir
çaba.

Tetikçileri
kaçırmakla suçlanan
Tolgahan Demirbaş’ın
MHP Mersin Milletvekili
Olcay Kılavuz’un evinde
yakalandığına dair tutanak
tutan dönemin Ankara Asayiş
Şube Müdür Yardımcısı
Kerem Gökay Öner’in,
kendi tutanağının yok
edilerek Demirbaş’ın sokakta
yakalandığını sahte tutanak
tutulduğuna ilişkin başvurusu
bile dikkate alınmadı.

Milletin ağzını büzmek için
bir mahkeme kararına ihtiyaç
vardı. O nedenle adet yerini
bulsun diye usulen bir yargılama yapıldı. Bu yargılamanın
sonuçları MHP lideri Bahçeli
ve korumaya çalıştığı azmettiren malum şahısları tatmin
edebilir. Peki ya kamu vicdanını rahatlatır mı?

Ha! Bu arada MHP lideri ve
malum şahısların unuttuğu bir
şey var; bu dava iktidar ortağı
olmanın avantajına kurban
gitmiş olabilir. Yarın yeniden
görülmeyeceğinin bir garantisi
var mı?

FETÖ’NÜN AKIBETİNİ UNUTMAYIN

Ergenekon ve Balyoz
davalarını bir anımsayın.
O dönemin iktidar ortağı
da FETÖ idi. Güçlüydü,
pervasızdı, “İstediğim kişiye
kumpas kurup ipini çekerim”
havasındaydı. Dönemin
kudretli savcıları, mahkeme
başkanları, polis müdürleri,
aparat gazetecileri Silivri’deki
karar duruşmasında müebbet
hapis cezaları verildiğinde
nasıl da sırıtıyordu.

Şimdi neredeler?

AKP ile ortaklıkları
bozulunca kodese tıktıkları ile
yer değiştirdiler. FETÖ’nün
başına gelenlerden hiç mi
ders çıkarmazlar?

Yarın Erdoğan’la ortaklıkları
bozulduğunda aynı şey
onların da başına gelecek.

Burada asıl üzüntü kaynağı
mahkeme heyetinin hukuka
alenen aykırı tavırlarıdır.

Kimin sözüdür bilmem
ama çok beğendiğim sözü
aktararak bitirelim iyisi:

“Suçlunun beraat ettiği
yerde yargıç hüküm giyer.”

Kaynak bağlantısı