Sahiden “Futbol asla sadece futbol değil!” dır-dir

Bu gerçeği bu kez de “bozkurt” işareti yapan Merih’e verdiği ceza ile UEFA…

Sonra da işini gücünü bırakıp Berlin Olimpiyat Stadı’na koşan RTE sayesinde gördük…

Çok şükür Reyiz, devre arasında millilerin soyunma odasına girip taktik vermeye kalkmadı.

Hoş bunu yapsa hakkıydı.

Milli Takım Teknik Direktörümüz Montella1974’de henüz anne karnında iken Recep Tayyip’imiz

İETT Spor’un 9 numaralı formasıyla ve attığı kafa golleriyle bizim Vefa Stadı tribünlerinde

otobüs şoförlerine ve vatmanlara parmak ısırtıyordu.

Reyiz’in futbol deneyim, pratiği ve bilgisi muhakkak ki ekonomistliğinden çok daha muhkemdir.

Evet “Futbolun asla sadece futbol olmadığını” bütün dünya biliyor ve kabul ediyor.

Ama üzücü olan faiz ve enflasyon için yığınla kelam eden “nas” ne yazık ki futbol konusunda bir tek lafı etmemiş.

Susup oturacak değiliz elbet.

Ne varsa Avrupa’da futbolun kurumlarında, yıldızlarında, yorumcularında karar vericilerinde…

Onları yakından izlemek, gözlemek, değerlendirmek zorundayız.

***

Bizim FIFA dediğimiz Uluslarası Futbol Federasyonları Birliği ile UEFA yani İngilizce açılımı Avrupa Futbol Federasyonları Birliği’nden başlamak gerek.

Bu ikisi de İsviçre merkezli ve özel hukuk kurullarına tabi birlik.

Görev tanımları “Dünya ve Avrupa futbolunun teşvik ve düzenlenmesi” olarak belirlenmiş.

Türklerin siyasetten çok daha derin bir aşkla futbolla ilgileneceği Türkiye Futbol Federasyonu’nun (TFF) 23. Nisan 1923’te kurulmasından belli. Hemen ardından da FIFA’ya başvurup bu kuruluşun 26. üyesi olmuşuz.

Ve yemeyip içmeyip ardından taze FIFA üyesi olarak da ilk milli maçını Cumhuriyetin ilanı arifesinde (26 Ekim 1923) Romanya ile İstanbul Taksim Stadı’nda oynamışız ve rakibi üzmemek için 2-2 berabere kalmışız.

Zaman içinde FIFA siyasi dengelerin de rüzgârıyla 55 üyeli bir örgüt oldu. Ofsayttan üye İskoçya, Galler bağımsız devletler değil ama ofsaytdar FIFA üyesi. Forae Adaları “devleti” de öyle. Ama bizim KKTC, zinhar. Dış güçler dengesi bunu öngörüyor.

***

“Futbol asla sadece futbol değildir” bir vecize değil.

İngiliz gazeteci Simon Kuper yazdığı kitabın bizdeki çevirisinin adı.

Kitabın asıl adı “Football Against The Enemy-Düşmana Karşı Futbol”.

Financial Times’da 2011’den beri köşe yazıyor. Dünyanın bir numaralı futbol yazarı olarak biliniyor.

Sosyoloji, kültürel yapı, antropoloji ve siyaset ekseninde yorum yapmasıyla tanınıyor.

Gelelim konunun bam teline…

Merih’in, bozkurt işareti nedeniyle mi yazdı bilemiyoruz.

Financial Times’daki yazısının başlığı “Bu kurt 50 yıldır uluyor”.

Rastlantıya bakar mısınız?

“Ülkenin kapısında kurt kılığına girmiş aşırı sağ, 50 yıldır uluyor. Başlangıçta çirkin ama güçsüz bir mahluktu. Marine Le Pen ile birlikte serpilmeye başladı..”

Aslında Simon Kuper Fransa’dan ve Fransız milliyetçilerinden söz ediyor.

Ama genel olarak ima ettiği Avrupa’daki yükselen sağ ve milliyetçilik dalgası.

Merih Demiral’ın bozkurt işaretinden bu kadar endişe etmeleri, belki de Avrupa’daki milyonlarca Türke de sirayet edebileceği korkusudan.

UEFA Disiplin Kurulu bugüne dek el veya parmak işareti nedeniyle hiçbir takıma, futbolcuya ceza vermemiş.

UEFA’nın 101 yıldır üyesiyiz. Sayısız defa maça çıkmışız.

Bu güne dek bir kez bile milli ve yerli tepki işaretimiz yüzünden bir kez bile ceza almamışız.

Demek ki UEFA’ya göre bozkurt işaret, yumruk sıkıp iki parmak arasından baş parmak çıkarmaktan bile tehlikeli.

Kim bilir… Belki de haklılar…

Kaynak bağlantısı