Ben de sen de o da biz de siz de herkes de… Mustafa Kemal’in askerleriyiz, gerektiğinde emir erleriyiz. “Hayır, değilim” diyen varsa tarihine baksın. Nasıl da evinden, yurdundan edildiğine baksın. Nasıl da aç susuz bırakıldığına baksın, anasının, babasının nasıl da yerlerde sürüklendiğine, nasıl da namusuyla oynandığına baksın. Nasıl da genç evlatların, eşlerin seve seve cepheye gittiklerini görsün. Yurdu için kanlarını, canlarını verdiklerine tanık olsun.

Bir de dış dünyaya bakmak zahmetinde bulunsun. Truva’dan beri gözlerinde Anadolu açgözlülüğü, yüreklerinde Anadolu ihtirası taşıyanları görsünler. Sanmayın ki içeridekiler ve dışarıdakiler artık o amaçlarından vazgeçmişlerdir; içeridekiler padişahlık hevesini, dışarıdakiler “hasta adam” imgesini unutmuş olsunlar. Tersine ülke güçlendikçe ve dünyada kendine özgü laik, çağdaş, cumhuriyetçi siyasasıyla daha büyük ülküler peşinde koştukça, gözleri, o dünya güzeli komutanlarının izinde oldukça, içerideki Cumhuriyet düşmanları hep değişik yollar deneyerek ülkeyi yıpratmaya çalışırken dışarıdakiler giderek ülkemizi küçültmeye, sınırlarını daraltmaya çalışacaklardır.

KARARLILIK

Genç teğmenlerimizin sözleri, kendini milliyetçi sayıp, milletini, yurdunu sevdiğini söylerken din tüccarlarına, yoksulun ekmeğinde gözü olanlara kucak açanlara kalıcı bir uyarıydı. Milliyetçilik parayla pulla olmaz. Genç subaylar duymayan kalmasın istemişler ve haykırarak “Biz Mustafa Kemal’in askerleriyiz” demişler.

Şimdi birileri çıkıp “Bu iş biz siyasacıların işi” diyor ya da bir gazeteci televizyonda kem küm ediyor. Olanları sağa sola çekmenin bir anlamı yok. Vatan tektir, sağa sola çekiştirmeye gelmez. Sözü kesin ve kararlı söylemek gerekir. Ya yurdun savunusunu üstlenen “Atatürk’ün askerleriyiz” ya da “Yurdu düşmanların eline bırakarak kaçanlardan yanayız” deyin.

Kaynak bağlantısı