Kara Harp Okulu‘nda 30 Ağustos’taki mezuniyet töreninde teğmenlerin kılıç çekip, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” şeklinde slogan atmasının yankıları sürerken, tartışma iyice alevlendi. Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı açıklamada, “Bu kılıçları kime çekiyorsunuz? Milli Savunma’yla görüşmelerimizi yaptık ve bunların süratle temizlenmesi için de adımlarımızı atıyoruz.” dedi.

Ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik katıldığı Habertürk canlı yayınında konuya ilişkin açıklamalarda bulundu. Geçtiğimiz günlerde AK Parti MKYK toplantısının ardından teğmenlerle ilgili, “Silahlı kuvvetlerin ebedi başkomutanı Atatürk’e saygı gösterildiği zaman ‘bu Erdoğan’a mesajdır’ şeklinde çarpık biçimde konuyu ele alanlar var. Atatürk’e gösterilen saygıyı cumhurbaşkanımıza dönük şekilde ele alınması sağlıksızdır.” diyen Ömer Çelik, bir disiplinsizlik varsa gereğinin yapılacağını vurguladı.

Çelik, şunları söyledi: Görüntülerden sonra tartışmayla ilgili dört kategoride bir şey söyledim. Vatandaşlarım haklı olarak bu tip görüntülerde eski Türkiye’de vesayet görüntüleri mi çıkıyor, bir kalkışma mı var diye duyarlılıklarını dile getirdiler dedim. Bu son derece saygıdeğerdir, dedim. Bu sevince ortak olan vatandaşlarımız var. İki konu gündeme geldi. Bunlara cevap vereyim derken teğmenlere hakaret ifadeleri kullananlar oldu. Bu da doğru değil. Sayın Cumhurbaşkanımız Türkiye’nin güvenlik ve dış politikasına ilişkin çok net mesajlar verdi. Burada üç kuvvetten de kadın teğmenler birincilikle çıktı. Ortaya çıkan görüntüyle ilgili olarak, ilk başta söyledim, demokratik denetim mekanizmaları çalışıyor, dedim. TSK için de geçerlidir bu. Asker-sivil ilişkilerin yerli yerine oturtulması konusunda büyük tecrübemiz var.

Burada hassasiyet gösterilen konu, alternatif yemin konusunun ortaya çıkmaya sözkonusudur. Askerlik yüzde 100 disiplin gerektirir. Geçmişte yeni mezunların, bazı emekli askerlerin vesairenin başka türlü kodlamaya çalıştığını da biliyoruz. 27 Nisan sürecinde de gördük. Başka zamanlarda da gördük. Bütün bu çerçeveyi 360 derece görebilecek durumdayız. Buradan antidemokratik bir hareketlilik mi var diye hassasiyetini gösteren vatandaşlarımızın söyledikleri son derece saygıdeğer. Birileri sosyal medyada ‘bu hükümete karşı yapıldı, mesaj verildi’ gibisinden mesajlar incelenecektir. Bugün Cumhurbaşkanımızın konuşmasında ifade ettiği gibi ilk sonuçlarının da çıktığı görülüyor. Cumhurbaşkanımız anayasa gereği ordularımızın başkomutanıdır. Geçen sene hatırlarsanız bir olay olmuştu. Atatürk rozeti takıp takmamayla ilgili. Daha sonra buna müdahale sözkonusu olmuştu. O zaman da Atatürk rozeti taktı, takmadı üzerinden tartışma yürütüldü. Burada her iki tarafın da yaptığı disiplinsizlik. Sonuçta bu incelendi ve gereği yapıldı.

Büyük çoğunluğu itibariyle böyle bir mezuniyet töreninden sonra topyekün suçlamaya gitmek, çirkin ifadeler kullanmak da doğru değil. Demokratik mekanizmalar işliyor şu anda. Kasıt, ihmal, disiplinsizlik bu bağlamda incelenecek ve gereği yapılacak. Ben siyaset tarafında durduğum için. Soruşturmanın sonucunu görelim. Cumhurbaşkanımızın bugünkü açıklaması net bir şekilde ifade ediyor. Anti demokratik motivasyonla hareket edenler de tespit edildiği ortaya çıkıyor. Bunlar incelenecektir. Demokrasi konusunda mutlak ve kesin bir hassasiyet olması lazım. TSK’yı en çok yıpratan şey, bu darbeler, postmodern darbeler, kalkışmalar çerçevesinde TSK’nın istismar edilmesidir. Silahlı güç meşruiyetini cumhuriyetten alır. Ordu milletin gözbebeğidir. Geçmişe doğru okuma yaptığınızda bütün darbeler dış odaklı projedir. Türkiye’nin egemenlik sistemine çökmek isteyen, milli dinamikler dışında istikamet vermek isteyenlerin ürettiği projelerdir darbe. En büyük yanlış silahlı kuvvetin kendi milletine silah çekmesidir. Bu konuda vatandaşlarımızın hassasiyet göstermesi son derece önemlidir.

Çok uzun zaman boyunca, AK Parti kurulduğundan 15 yıl sonrasına kadar en önemli mottolardan birisi sivil siyasetin üstünlüğüdür. Bir mesele darbe midir, kalkışma mıdır, disiplinsizlik midir, kasıt mıdır, ihmal midir bunlar farklı farklı şeylerdir. Bunlar değerlendirilecektir. Farklı yemin okuma meselesinin düzenlenmesi gerektiği net bir şekilde açıktır. Sayın Özgür Özel ‘Atatürk diyen çocuklara soruşturma açıyorsunuz’ diyor. Bu yanlıştır. Burada disiplinsizliğe soruşturma açılıyor. 27 Nisan’da muhtıra teşebbüsünde Atatürkçü düşünceye uygun Cumhurbaşkanı diyordu. Bu askeri bürokrasinin işi değil ki? Bu tartışmayı Atatürk eksenine taşıdığınız zaman asıl mecrasından çıkarıyorsunuz. Ağır tecrübelerimiz var, gösterilen hassasiyet normal. Burada mesele, güvenlik mekanizmasının siyasi odak haline getirilmesidir. Hukuk dışı vatanseverlik olmaz. En yüksek sadakat anayasal düzeninedir. Tarihi perspektif olarak söylüyorum, aktüel olana gönderme yapmıyorum. Anayasal düzenin dışına çıktığınızda ortada ne Cumhuriyet ne demokrasi ne de ordu kalır.

O gün Cumhurbaşkanlığı seçimiyle tartışma yürüyordu. Askeri bürokrasiden herhangi beri şey yayınlanmamıştı. O zaman normal gösteriliyordu. O zaman Türkiye’de Bakanlar Kurulu’ndan çok MGK toplantıları oluyordu. Şöyle bir değerlendirme yapmıştım MKYK toplantısına girdiğimde, “Bugün Türkiye’de müthiş bir dönemeçtir, bugün MKYK’yı izleyen gazeteci sayısı MGK’yı izleyen gazeteci sayısını geçti’ demiştim. O gece nasıl bir cumhurbaşkanı istendiğinden Milli Eğitim Bakanı’nın nasıl olması gerektiğine dair bir bildiri yayınlandı. O zaman Cumhurbaşkanımızın Başbakanlığı dönemi. Kendisi Keçiören’de oturuyordu. Cumhurbaşkanımız ‘Bugün bu cevabı vermezsek sivil siyasetin üstünlüğünden bahsedemeyiz’ dedi. Dışişleri konutunda toplantı yaptık. Sabah 07.00’ye kadar toplantı yaptık. 27 Nisan’da bu cevabın verilmesi önemli bir gün. İlk defa Cumhuriyet tarihinde bir hükümet bunu kaleme almış. O gün şu ifadeye cesaret gerektiriyordu. ‘Genelkurmay Başbakanlığa bağlıdır’. O zaman şu tartışma yapılıyordu Başbakanlığa bağlı mıdır, Başbakanlığa karşı sorumlu mudur? Demokratik bir devlette Başbakanlığa bağlıdır.

Bildiriyi yazıyorlar ve kayboluyorlar. Telefonlara çıkmıyorlardı. Böyle bir devlet düzeni olamaz. Böyle bir ilişki ağı olamaz. Türkiye’nin üzerinde vesayetin karabasanı vardı. O gece benim telefonum hiç çalmadı. Kimse aramadı. Normalde sık sık çalardı. Bugün kolay kurulan cümleler o zaman kurulması için bedel gerektiriyordu. İktidarımız ilk yıllarında bir Genelkurmay Başkanı ‘Biz TBMM’nin ordusuyuz’ demişti. Bu bile dalgalanma yaratmıştı. TBMM’de bir bölüm vardı, milletvekilleri oraya giremiyorlardı. Engelliyorlardı. Sonuç olarak bu Cumhuriyete, demokrasiye, orduya, gelecek vizyonuna, milli iradeye, Türkiye’nin güvenliğine zarar veriyordu. Bütün sistemi enfekte eden bir durumdu. Cumhurbaşkanımız bugün ‘Bu ordu milletimizin ordudur’ diyerek temel prensibi koydu. Arkasından ‘gereğini yapacağız’ dedi.

27 Nisan’da demokrasi mücadelesini vermek vatan mücadelesidir. O gün konulan tavır, Cumhuriyet hükümetleri döneminde hiç konulmamış. Bir muhtıra vermeye kalktılar, hükümet cevap verince muhtıra yapılmak istenen şey kâğıt parçası oldu. Bu kadar net. Herkesin söylediği şudur. Çeşitli yerlerde o kişilerle karşılaştık, ‘o dönemin atmosferi buydu’ dediler. Burada prensibi koymak lazım. Normal olan demokrasidir. Cumhuriyet ile demokrasiyi kavga ettirmemektir. Demokrasiyi hedef alan bir vatanseverliğin olmayacağını bilmektir. Ölçüyü şöyle koymak lazım; normal olan demokrasidir. Bu bir vatandaşlık görevi. Demokrasiye sahip çıkmaz isek ülkemize sahip çıkmamış oluruz. Demokrasinin örselendiği zamanlar Türkiye’nin özgüveninin yara aldığı ve geriye gittiği yıllardır. Cumhuriyete sahip çıkmak demokrasiye sahip çıkmakla olur.

Ben Cumhuriyetçiyim diyerek darbe ile kalkışmalarla demokrasiyi zedeliyorlar. Ben demokratım diyerek özerklikten bahsediyorlar, bu da örselenmiş oluyor. Sivil siyasetin üstünlüğünün sağlanması önemlidir. Sistem nasıl çalışıyordu? Hükümetin üzerinde vesayetçi bir Cumhurbaşkanlığı makamı kurulmuş o zaman. Anayasa’nın üzerinde kırmızı kitap diye bir şey vardı. Dış tehditten çok iç tehdit algısı var. İç güvenlik strateji belgesinin değiştirilmesi bile Türkiye’de gizli devrimdir. Her seferinde maddeler yazılırdı. İrtica ile mücadele mesela. Fakat onun bilgisi yoktu. Açıklama yoktu. Cumhurbaşkanımızın verdiği mücadele, ödediği bedel dünya demokrasi tarihi açısından son derece kıymetlidir. Şimdi normal demokratik işleyiş gerçekleşiyor. Şimdi bakın MGK bildirilerine kendi vatandaşını hedef alan bir şey var mı orada, yoktur. Buradan çıkıp da Türk Silahlı Kuvvetleri’nin içinde disiplinsizlikler, yanlış yapanlar varsa topyekün TSK’yı hedef almak, hakaret etmek asla kabul edilemez. Bu ordu milletin ordusudur ve bu milletin gözbebeğidir.

Kara Harp Okulu Ömer Çelik Ömer Çelik AK Parti AK Parti

Beyaz torosa yapıştırdığı amblem ilçeyi karıştırdı! Uzman çavuş açığa alındı

Kaynak bağlantısı