Bizimki gibi 22 yıldır gerici ve rantçı bir iktidar tarafından yönetilen bir toplumda verilebilecek en zorlu mücadelelerden biri, hatta belki de en zorlusu, hayvan hakları mücadelesidir. Çünkü insan hakları, kadın hakları, çevre hakları gibi alanlarda yanınızda toplumun daha ilerici kesimleri olsa da söz konusu hayvanlar olduğunda çoğunluk ya sessiz kalır ya da doğrudan karşınızdadır.

Fakat sokak hayvanları konusunda Türkiye’de halk ikiye bölünmüş görünse de toplumsal kesimler açısından net bir ayrım yok. İktidarı destekleyenlerin içinde bu gaddarlığa karşı olanlar bulunduğu gibi, muhalif kesimde sokak hayvanlarına nefreti körükleyenler de var.

Bunun nedenini, bireylerin sahip olduğu merhamet duygusu, vicdan ya da inanç ile açıklayanlar var. Birçok kişi, bu görüş doğrultusunda, insanları etkileyebilmek ve onlara anladıkları dilde seslenebilmek için dini söylemleri kullanıyor, bazı hadis ya da surelerden örnek vererek “dinde böyle bir zalimlik olmadığı” mesajını vermeye çalışıyor. Bir bakıyorsunuz, bir hayvan hakları eyleminde birisi megafonu eline alıp “Bu tasarı İslama aykırıdır!” diyor ya da “Merhamet edin!” diye bağırmaya başlıyor.

Öncelikle bu yaklaşımın hukuk devletinde ve 21. yüzyıl hayvan hakları mücadelesinde yeri yoktur. Türkiye bir din devleti değildir, anayasada laik bir hukuk devleti olduğu yazar ve temel hakları konu alan yasalar yapılırken  evrensel hukuk ölçütleri gözetilir, “dine uygunluk” değil. Nasıl ki kadın hakları alanında, “Bu yasa İslama aykırıdır!” diyerek mücadele zeminini inanca oturtmak doğru bir tavır değilse, hayvan hakları için de aynısı söz konusudur.

***

Hem insan hakları hem de hayvan hakları, birilerinin merhametine ya da inancına göre belirlenemeyecek kadar önemlidir. Bu dünyaya gelmekle doğrudan elde edilmiş olan hakların en temeli yaşam hakkıdır. Onu bir inanca dayanarak savunmaya kalkarsanız bir başka mezhebe bağlı olanlar da sizin savunduğunuzun tersine inandıklarını söyleyebilir.

Merhamet odaklı hak mücadelesi de olmaz. Yaşadığımız dünyada insanların kendi türdeşlerine bile her türlü şiddeti uygulayabildiğini düşünürseniz insan dışı hayvanların haklarını insan merhametine terk edemezsiniz. Çünkü bir insan merhametli değilse bile hak odaklı yasalara uymak zorundadır.

Dolayısıyla yaşadığımız yüzyılda gelinen noktada sokak hayvanlarının hakları da adaletin konusudur; o nedenle belirleyici hukuktur ve bu alan yasalarla düzenlenir. Ancak buradaki açmaz, bu hakları insan hukukunun belirlemesidir.

İşte meselenin bam teli de burası! Yasa koyucuların adaleti sarsan düzenlemeler yapması, yalnızca hayvan haklarına özgü bir durum değil. Günümüzde hâlâ sermaye kesiminin emekçileri, erkeklerin kadınları ezdiği bir dünyanın yasalarını da aynı meclisler yapıyor. Yasalar, zenginden, güçlüden ve zorbadan yana mı olacak, yoksa sömürüye karşı çıkıp eşitlikten ve adaletten yana mı olacak? Tüm mesele bu.

***

Seçimlerde verilen oyların hayatı nasıl yönlendirdiğini bu olayda bir kere daha görüyoruz. Tam da bu nedenle 28 Nisan 2023’te bu köşede “Hayvan haklarını savunanlar bu iktidara oy vermez” başlıklı yazıyı yazdım. AKP’nin sokak hayvanlarının yaşam hakkını yok edecek yasa teklifi bugün TBMM Tarım ve Orman Komisyonu’nda görüşülecek.

Onca uyarıya karşın 5199 sayılı Hayvanları Koruma Yasası’nı 20 yıldır uygulatmayan, kısırlaştırma ve aşılama yapmayan belediyeleri denetlemeyen, rant uğruna hayvan üretim ve satışına engel olmayan iktidar, şimdi kendi yanlış ve ihmallerinin bedelini sokak hayvanlarına ödetmek istiyor. “Ötanazi” uydurmasıyla utanmadan “Hayvanların hayatına son verme imkânı veriyoruz” diyen AKP’liler, TBMM’nin tarihine geçecek bir KATLİAM YASASI çıkarmak istiyor.

Tüm milletvekillerine sesleniyorum: Adaletin terazisini zorbalık ve rant için bozmayın, etikten ve bilimsel çözümlerden yana olun, adil olun!

Kaynak bağlantısı