Yine bir bulutlarda uçuyoruz, bir dipsiz kuyulara yuvarlanıp duruyoruz.

Önce keyifli olaydan başlamalıyım: Enka Sanat’ın sunduğu sanatçı belgesellerine bir yenisi eklendi. Yönetmenliğini ve kurgusunu başarılı belgeselcimiz Selçuk Metin’in yaptığı “Anlatamadan Yapamam”. Daha önce Genco Erkal, Haldun Dormen, Haldun Taner, Metin Akpınar ve Leyla Gencerbelgesellerine imza atmış olan Selçuk Metin, bu kez Işıl Kasapoğlu’na odaklanıyor.

HEM ÇIRAK HEM USTA

Işıl Kasapoğlu bildim bileli bir enerji küpü. Bir akümülatör. Bir nefer. Hem yaratıcı hem ağır işçi. Çalışkan karınca. Hem hoca hem öğrenci. Hem çırak hem usta…

Okul sıralarından günümüze tiyatronun her alanında çalıştı. Ustalara asistanlıktan tiyatro kurmaya, Türkiye’nin her yerinde klasiklerden çağdaşlara, yerli ve yabancı oyunları sahneledi, sayısız öğrenci yetiştirdi. Olanaksızı olur kıldı.

Ben onu Mehmet Ulusoy’dan ayrı düşünemiyorum. Mehmet Ulusoy’a yazdığı bir yazıda her şeyi (adam olmayı, insan olmayı, tiyatrocu olmayı) ondan öğrendiğini söyleyecek kadar da alçakgönüllü. “Oyuncuyu ölesiye sevmeyi; oyuncuyu dövmeyi ya da oyuncudan dayak yemeyi; Metin Deniz’in dekorlarına âşık olmayı, Kuzgun Acar’ın masklarına çocuklarım gibi davranmayı senden öğrendim. Her şeyimi oyunculara vermeyi senden öğrendim ağabey” dediğinde gözyaşlarımı salıverecektim.

Işıl, hem çırak hem usta dedim ya. Salt tiyatro alanında değil, insan ilişkilerinde de öyle.

Belgeselle ilgili ayrıntılar daha önce kültür sayfamızda yer aldı. Meraklısı bulur okur. Filmi keyifle izledim. Ancak kimi tekrarlardan arındırılıp kısalırsa çok daha çarpıcı ve etkili olacağına inanıyorum.

SANATTA HOYRATLIK

Şimdi gelelim keyifli olmayan haberlere: Onları da kültür sayfamızda okuyorsunuz: İzmir Şehir Tiyatroları’nın kurucu genel sanat yönetmeni, yılların hocası ustası Yücel Erten’in görev süresinin uzatılmaması… Nilüfer Kent Tiyatrosu’nda, bu kuruma müthiş bir ivme kazandıran, orada mucizeler yaratan genel sanat yönetmeni murat daltaban ve genel yapım yönetmeni Özlem Daltaban’ın görevden hoyratça alınması…

Bunları belki kayyum zihniyetini yakın olanlar yapabilir ama liyakat, bilgi, birikimden yana olanların izleyeceği yol bu olmamalı.

Tiyatro Eleştirmenleri Birliği, benim de kurucularından olduğum, çok güvendiğim, önemli STK’lerden biri. Kimi zaman, bu gençler neden tepki göstermiyor diye öfkelendiğim bile olmuştur. Bu kez tepki gösterdiler.

“İzmir, Bursa-Nilüfer ve Tarsus Belediye Tiyatroları’nda Yaşananlara Dair Açıklama” başlığı altında tepkilerini kamuoyuna duyurdular. Hiç isim vermeden, eleştiri haklarını kullandılar ve yetkililerden bir açıklama beklediklerini ilan ettiler. Paylaşıyorum:

“Son dönemde, İzmir, Bursa-Nilüfer ve Tarsus Belediye tiyatrolarında kamuoyuna yeterli açıklama yapılmadan tiyatro sanatçılarının ve yöneticilerinin işlerine son verilmesinden rahatsızlık duyuyoruz. Yapılan sözleşmelere riayet edilmemesi, tiyatro sanatçılarının meslekleriyle ilgili olmayan işlerle görevlendirilerek istifaya zorlanmaları, sanatçı kıyımı yapılması kaygı vericidir. Ancak bunun ülkenin kurucu değerlerine sahip, sanatın hamisi olduğunu varsaydığımız bir siyasi partinin yönetimde olduğu şehir ve ilçelerde gerçekleşmiş olması bizi endişelerimizin katlanmasına neden olmaktadır.

Tiyatro Eleştirmenleri Birliği olarak, bu konudaki rahatsızlığımızı kamuoyuyla, ilgili belediyelerin yöneticileriyle ve bağlı bulundukları siyasi partinin yönetimiyle paylaşarak, şeffaf yönetim ilkeleri gereğince bu konuda açıklama yapmalarını talep ediyoruz.”

Kaynak bağlantısı