Margaret Thatcher’ın “Demir Leydi” kimliği ile iktidara gelişinin dünya ölçeğinde, yeni liberalizmin simgesi olması ile başlayan gelişmelerle, insanlık, insan haklarından başlayan, tüm canlıları etkileyen, iklimleri altüst eden olumsuz gelişmelere günümüze kadar anlamlı bir nokta konamamıştı. Açıkçası ya dünya çapında büyük felaketlerin kaçınılmazlığı sürecini yaşıyoruz. Ya akılar biraz olsun başlara devrilerek, acil ciddi önlemleri getirecek anlamlı siyasal, toplumsal önlemlerle çözümler üretilecek. Ya da “kıyamet” sözcüğünün karşılığı olabilecek acılar yaşandıktan sonra dünyanın dönüşü devam edecek.

İngiltere’de henüz kesinleşmemiş seçim sonuçlarına göre, İşçi Partisi anlamlı oy farkı ile iktidara yerleşiyor. Ülkemizi çok da doğrudan etkilemeyecek bu söz konusu seçim sonuçlarını elbette abartmanın gereği yok. Kuşkusuz ciddiye almamız gerekenler, dünya, ülkemiz ölçeğindeki gelişmelerin çok büyük ağırlıklarıyla, insandan başlayarak tüm canlılara, doğaya aykırı olmasındaki olumsuz gidişe aldırılmaksızın fren tutmaz boyutları ile yükselmesiyle bugünlere gelişimiz.

Öncelikle de ülkemizdeki olumsuzlukların, yaşatılanların, dünya ölçeğinde de en ağır boytlara varması. Sadece genel insan hakları karnemizle de değil, yoksullaşma, yoksunlaşma, din üzerinden siyaset, ayrımcılıklar, haksızlık, hukuksuzluklarda en gerilere düşürülmüş olmamız değil mi?

***

İngiltere’nin geçmişindeki demokrasi birikimleriyle, yaşananları anımsarsak İngiliz İşçi Partisi ile İngiliz sendikacılık örgütlenmelerinin söz konusu bu büyük toplumsal gelişime karşı verdikleri ciddi, anlamlı direnişleri de anımsamamak olmaz. Sözünü etmek istediğim 1980 sonrası yılların İngiliz işci örgütleri, sol siyaset örgütlü kadroları, bilim, kadın örgütlenmeleriyle verdikleri savaşımlardaki, basın da içinde, direnişlerin ayrıntılarını kısacık bir köşeye taşımanın günümüze dönük artık fazlaca bir anlamı da yok. Bize sürpriz gibi görünen çarpıcı yeni değişim zamanın ruhu diye geçiştirilebilecek gibime de gelmiyor.

En önemlisi bizim için çıkarılabilecek derslere gelince… Bizim insanımızın o tarihlerden bugünlere, kendi iç dinamikleri içindeki kayıpları katlanılamayacak kadar çok boyutlu, ağır sonuçlarıyla çok çıplak, yüzümüze çok ağır tokatları vuran ağırlıkta… İngiliz seçmenlerini uyandıran, oy değiştirmeye zorlayan acı gerçeklerin olumsuz verileriyle, bizimkileri karşılaştırırsak, dibe çekiliş hızlarımız dudak uçuklatıcı. Bildiğimiz üzere insanlar uzakta yaşayanların sorunlarına ilgi duyanları ile hiç ilgi duymayanları, umarsızlarıyla hep bir arada olarak, en çok kendi canlarını yakan gelişmelerin acılarını duyumsuyor olarak savunma refkekslerini verirler.

İngiltere’de yaşayan usta gazeteci arkadaşlarımızın paylaşımlarına elbette kulaklarımız açık. Gelin görün ki bizlerin hallerine bakarken, hâlâ bizler için daha çok hem de pek çok kaygı duymaktan kurtulamıyorlar. Bizdeki yaşam, insandan başlayan her konuya dönük olumsuzluklar, çöküşlerin boyutlarına hâlâ dudakları uçukluyor. İşte tam da bu nedenle bugünkü yazıma, “Şimdi değişim, nefes alma zamanı” başlığını taşımak istedim. Çünkü hâlâ, acıların tümünü halkın sırtına yüklemeyi, kendi iktidarı için tek çıkış yolu olarak görmekte direnen, bir ucube tek adam rejimi icraatlarından, dişimizi kırmasına razı olacağımız bir tek adım bile gelmiş değil.

Kaynak bağlantısı