Vatandaşlık satılmaz! İhtiyacın olan parayı, zengin ile yoksulu eşitleyen dolaylı (ahlaksız) tüketim vergisinden almayacaksın! Zenginlerden, sanayiciden, işverenden, büyük toprak sahiplerinden dolaysız vergi ile doğrudan gelir ve kazançtan alacaksın! Vergi vermeyenlerin yakasına yapışacaksın! Vergide sosyal adalet budur! Yandaş ve akraba kayırmaktan vazgeç! Kayırdığın kişilerin milyarlarca, milyonlarca vergisini affetme kabadayılığı(!) yapma! Üretici niteliği olmayan yerlere yatırım yapmaktan, işe yaramaz havaalanları yaptırmaktan, yap-işlet-devret dalaveresine başvurmaktan vazgeç; sağa sola hovardaca para harcama. Yani gardaş kafanı değiştir, dünya işlerinde kutsal naslara değil bilimin ölçülerine göre davran!

Gelelim bu giriş bölümünün nedenine: Vatandaşlık vasfının ve hakkının kutsallığına saygı duymuyorsun. Vatandaşlık unvanı çok kutsaldır. Soy sop ilişkisiyle, ataların kan ve terlerinin armağanı olarak alınır. Ender durumlarda çok seçkin insanlara verilebilir bu armağan. vatandaşlık konusunda kıskanç olmak gerekir, istisna sayısı yılda bir ikiyi, bilemedin üç dördü asla geçmez.

Oysa sayısı milyona varan bir güruhu en küçük bir değer kaygısı olmadan vatandaş yapıyorsun üstelik dil sınavına, Türkiye bilgisi sınavına sokmadan, vatandaşlık yemini ettirmeden, tören yapmadan…

29 Mayıs 2009 tarih ve 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 5. maddesine göre Türk vatandaşlığı, doğumla veya sonradan kazanılır.

Madde 9- Sonradan kazanılan Türk vatandaşlığı, yetkili makam kararı veya evlat edinilme ya da seçme hakkının kullanılması ile gerçekleşir.

Başvuru tarihinden geriye doğru Türkiye’de kesintisiz beş yıl ikamet etmek gerekir. Daha başka “iyi ahlak sahibi olmak” (?) gibi koşullar aranıyor.

Bir de lütfedip “Yeteri kadar Türkçe konuşabilmek” maddesi koymuşlar ki bu “Tarzanca” anlamına gelir. Okumak ve yazmak, Türkiye bilgisi sınavı nerede?

Sıra geldi en kepaze vatandaş olma yöntemine: Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 20. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi kapsamında, en az 400 bin Amerikan Doları veya karşılığı döviz ya da karşılığı Türk Lirası tutarında taşınmazı tapu kayıtlarına üç yıl satılmaması şerhi koyulmak şartıyla satın aldığı veya kat mülkiyeti ya da kat irtifakı kurulmuş, en az 400 bin Amerikan Doları veya karşılığı döviz ya da karşılığı Türk Lirası tutarı peşin olarak yatırılan taşınmazın satışının vaat edildiğine dair noterden düzenlenen sözleşmenin üç yıl süreyle devri ve terkini yapılmayacağı taahhüdüyle tapu siciline şerh edildiği Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca tespit edilen yabancı kişiler cumhurbaşkanının söz konusu kararı ile Türk vatandaşlığı hakkı kazanabilir.

İflas edip evden buzdolabı, çamaşır makinesi, televizyon, oturma takımı satmaya benziyor. 400 bin dolar bastırıp üç yıl boyunca devir ve terk yapmayan elin adamı, aradan üç yıl geçtikten sonra, aynı evi ya da daireyi senin öz vatandaşına 800 bin dolara satar mı satmaz mı? Satar! Adam beleşine vatandaşlık kazanıyor, hem 400 bin dolar kâra geçiyor. Sen bunları yaparken bak neler olmakta Türkiye’de: Sokak röportajında bir kadına çocuğu olup olmadığı sorulmuş. Kadın ilkokula giden bir çocuğu olduğunu söylemiş olmalı. Kadına, “Beslenme çantasına yeterli yiyecek koyabiliyor musunuz” diye soruyorlar. Kadın, yeteri kadar koyabildiğini söylemiş ama çocuk bir gün okuldan gelince hemen mutfağa koşmuş. Çünkü okulda yemeğini yiyeceği olmayan bir arkadaşıyla paylaştığını söylemiş. Okulda öğrencilere yemek yardımı yapılıyormuş ama herkese değil sadece Suriyelilere.

Evet, evet! Suriyelileri neden vatandaş yapıyorsun? Suriyelilere hastane ve ilaç neden bedava? Üniversitelerde neden sınavsız kontenjan ayırıyorsun? Türk halkının nabzını iyi tuttuğu varsayılan AKP Genel Başkanı Erdoğanbir başka makamda çalıp söylüyor: “En zor günlerinde Suriyeli muhacirlere ensar olmanın onurunu göğsümüzde bir şeref madalyası olarak iftiharla taşıyacağız” buyuruyor. İslam tarihinden örnek veriyor: Güya Türkler, Mekke’den Medine’ye sığınan Müslümanları konuk eden (ensar) Medinelilere benziyormuş. Türk halkının neredeyse tamamı, Ensar Medinelilerle sığınmacı Mekkelilerin öyküsünün sonuçlarını bilmez. Sığınmacı Mekkeliler önce Medine Yahudilerini kırıp sürdü, ardından ensar Medinelilere efendi oldu! Anlaşıldı mı Vehbi’nin kerrakesi!

Kaynak bağlantısı