Yüzünü görmediğim öğretmen
meslektaşım İsmail Somuncu
23.02.2009 tarihli mektupla
birlikte fotokopisini yaptırdığı 1929
tarihli İlkmektepler Talimatnamesi ile
birlikte o dönemin Milli Eğitim Bakanı
Mustafa Necati’nin öğretmenlere
yazdığı, biraz sonra okuyacağınız
mektubu göndermişti. Parantez
içindeki sözcük güncellemeleri
tarafımdan yapılmıştır.

***

Muallim (öğretmen) arkadaş;
Muallim mektepleri (öğretmen
okulları) bu mezunları tevziatında
(dağılımında) senin hissene Antalya
Maarif Emirliği mıntıkası dahilindeki
Isparta vilayeti (ili) isabet etti. Orası
güzel vatanın himmet (gayret) ve
irşadına (yol göstermesine) muhtaç
feyzli (verimli) bir köşesidir, yeni
mezunlarımızın memleket içine
dağılmalarının derece ve zaruretini
(gerekliliğini) gerek geçen sene
mezunları arkadaşlarımızla ve gerekse
sizinle münakaşa eylemiş (tartışmış) ve
aramızda kararlaştırdığımız neticeyi,
ilkmektep muallimleriyle mesleki bir
hasbihal (dertleşme) şeklinde bütün
meslektaşlarımıza ilan etmiştim.

Burada sana bundan tekrar
bahsetmeye lüzum görmüyor
ve kemali emniyetle (büyük bir
güvenle) senin de aziz vatan ve
milletine hizmet edebilmek için,
bugünü sabırsızlıkla beklediğine kani
(inanmış) bulunuyorum. Harcırahının
(yolluğunun) hemen gönderilmesi
mahalline (ilgili yere) yazılmıştır.
Oraya varır varmaz teçhizat (donatım)
bedelini de alacaksın.

Yollarda azami muavenette (en
çok yardımda) bulunmaları için maarif
(eğitim) idarelerine lazım gelen talimat
verilmiş olduğundan iskele, istasyon
ve yol uğrağı kasabalarda yakalarında
yıldız bulunan bir zat (kişi) sana intizar
edecek (seni bekleyecek) ve delalette
bulunacaktır (yol gösterecektir).
Binaenaleyh (o halde) onların da seni
kolaylıkla tanıyabilmeleri için yakana
bir yıldız takmalısın. Gideceğin yer,
hiç de yabancısı olduğun yer değildir.
Orada seni sevinç içinde bekleyen
vatan yavruları, senin gibi mektebini
ikmal eder etmez (okulunu bitirir
bitirmez) vazife (görev) basına koşmuş
hanım ve bey muallim (öğretmen)
arkadaşların, hasılı vatanın her
köşesinde tesadüf ettiğin ve edeceğin
yüksek alınlı kardeşlerin vardır.

Artık mektep hayatın nihayete
ermiş oluyor ve hakiki mücadele
hayatına girmiş bulunuyorsun.
Binaenaleyh (o halde) vazifesinin
yüksek ve kutsi (kutsal) mahiyetini
(nitelik, öz) tamamen idrak etmiş her
muallim (anlamının gerçekten bilincine
varmış her öğretmen) arkadaşın gibi
senin de seni bekleyen yavrularının
arasına koşmakta bir dakika teahhur
etmeyeceğine (gecikmeyeceğine)
eminim. Bilhassa (özellikle) bu
sene yeni Türk harflerini tamim
(yayma) gibi şerefli bir vazifen daha
vardır. Bütün memleket evlatlarını
bir an evvel yeni harflerle okutarak
Türkiye’de okuma yazma bilmeyen
bir fert (insan) bırakmayacak kadar
geniş bir azimle (gayretle) çalışmak
mecburiyetindesin (zorundasın).
Bunun için yeni Türk harflerini çabuk
öğren ve hemen herkese öğretmeye
başla. Bu hedefe varmak için kürsü,
mektep lazım değildir. Her yerde
her gördüğüne kadın, erkek, fakir,
zengin, çiftçi, tüccar, köylü ve şehirli
tefrik etmeyerek (ayrım yapmadan)
derhal öğreteceksin. Milletimize yeni
bir teali (yükselme) sahası yaratacak
olan bu büyük zaferi kısa bir zamanda
kazanacağına mutmain (inanmış)
olarak vazifelerinde muvaffakiyet diler
ve işe mübaşeret haberine intizar
eylerim (başlama haberini beklerim)
aziz meslektaşım.

Maarif Vekili Mustafa Necati

***

Mustafa Necati (d.1894, İzmir-ö.1
Ocak 1929, Ankara) mübadele,
imar-iskân, adliye ve milli eğitim
bakanı. Mondros Mütarekesi’nin
imzalanmasının ardından başlayan
süreçte, başlangıçta Batı Anadolu
bölgesinde, daha sonra ise Ankara’da
birçok konunun fikir babası ya da
uygulayıcısı olmuştur. İşgalden bir gün
önce Anadolu matbaasında basılıp
dağıtılan ünlü bildiriyi arkadaşları ile
birlikte kaleme almıştır.

Milli eğitim bakanı iken Harf Devrimi
yapılmış, bu devrimin kısa zamanda
kökleşmesi için Millet Mekteplerini
kurmuş ve halkın “yeni harfleri” kısa
zamanda öğrenmesini sağlamıştır.
Ölürken Millet Mekteplerini sayıkladığı
söylenir. Ölümü üzerine Atatürk
hıçkırarak ağlamış ve “Ah o ne evlattı”
demiştir. Onun eserlerini yıkmaya
kalkışanlar onun karşısında bir Don
Kişot’tan başka bir şey değildir!

Kaynak bağlantısı