Önce dünkü yazımda, Türkiye’de geliştirilen “yerli ve milli”üstelik Microsoft tabanlı olmayan işletim sistemi Pardus’un adının “Anadolu kaplanı”dan geldiğini yazmıştım. Daha önceki yazılarımda Anadolu parsı doğru betimlemesini kullanmama rağmen yıllar için bellekte yanlış yer ediyor. Okurum Hasan Torlak düzeltiyor beni: “Dijital savaş ile ilgili yazınızda iletişim sistemi Pardus adını ANADOLU KAPLANINDAN almadı. Pardus, ismini PANTHERA PARDUS TULLİANA olarak bilinen endemik Anadolu parsından (veya leoparı) alır. Anadolu kaplanının bilimsel adı ise Panthera tigristir.”

Anadolu leoparı son yıllarda tekrar keşfedildi ve halen Antalya ve Isparta dolaylarında yaşadığı uzmanlarınca belirtilmekte ve videoları yayımlanmakta.

Hasan Bey’e teşekkürler.

Fakat Pardus’u yaratanlardan bir açıklama bekledik ama gelmedi.

Soruyu tekrar edeyim: Pardus kullanılıyor mu herhangi bir yerde? Kullanılmıyorsa neden ve ne gibi engellerle karşılaşıldı?

‘YILLIK 2 BİN AVRO ÖDESİNLER’

Okur mektubuna yer vermişken yine önceki yazılarımda yurtdışı yerleşiklerin seçimlerde oy kullanmaları üzerine, yine bir okur, Alpaslan Şefkatli’nin görüşlerine yer vermeliyim:

“Geçenlerde sosyal medyadan yayılan ‘Gurbetçiler yıllık 2 bin Avro vatana destek vergisi verecek’ iddiası gündeme geldi.

Neyse ki İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi iddiaların doğru olmadığına dair bir açıklama yaptı da gurbetçilerin yüreğine su serpildi.

Eğer böyle bir vergi olursa, birçok gurbetçinin Türk vatandaşlığından çıkmak isteyeceğinden eminim. Çünkü bizde milliyetçilik, kişilerin çıkarlarına göre belirleniyor. Ama ben şimdi bu konuyu tartışmak amacında değilim.

Tartışmak istediğim konu, gurbetçilerin ülkemizin siyasetini etkileme güçleri.

Anadolu Ajansı’nın haberine göre yurtdışında 7.5 milyon gurbetçi yaşıyor.

Bu sayı maddi ve manevi olarak önemli bir güç.

2023 cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerinde gurbetçilerin kullandığı oy sayısı yaklaşık iki milyon.

İki milyon oy da yaklaşık yüzde dört oy oranına denk geliyor. Yani gurbetçilerin oyu bir seçimin kaderini değiştirecek güçte.

GURBETÇİ DEDİĞİMİZ KİM?

“Yurtdışında çalışan ya da yaşayan, vergilerini yaşadıkları ülkeye veren, birikimlerinin çoğunu yaşadıkları ülkede tutan, yılda en çok bir ay olmak üzere ülkemize gelen (ya da gelmeyen), kısaca ülkemizle yabancı bir turist kadar ilgisi olan kişiler.

Ülkemizdeki asgari ücretin açlık sınırında ya da altında olması, insanlarımızın geçim derdi altında ezilmesi onları etkilemiyor.

Motorlu taşıtlar vergisini iki defa ödemek gibi bir gariplik ve her adımda vergi vermemiz gurbetçileri etkilemiyor!

Maddi sıkıntı yüzünden intihar edenler, boşananlar, cinnet geçirip ailesini katledenler onları ilgilendirmiyor!

Ülkede işsizlik, gençlerimizin iktidar partisinden ya da tarikatlardan tanıdığı olmaması yüzünden işsiz kalması ve eğitimlerinin heba olması gurbetçileri ilgilendirmiyor.

Bir güreşçi bir bankanın yönetim kuruluna getirilirken üniversite bitirmiş bir gencin inşaatlarda çalışması ve liyakatsizlik onları ilgilendirmiyor.

Ülkemizde gazetecilerin ve yazarların, sanatçıların fikirlerinden dolayı yargılanması onları ilgilendirmiyor.

Ülkemizde eğitimin laik ve çağdaş eğitim anlayışından çıkıp ‘medrese’ sistemine geçişi onları ilgilendirmiyor.

Cumhuriyetimizin değerlerinin yıkılması, Atatürk ilkelerinden uzaklaşılması, milli değerlerimizin yok edilmesi onları ilgilendirmiyor.

Tüm bunların onları ilgilendirmediğini biliyorum çünkü ilgilendirse ara sıra da olsa bu konular için bir araya gelir fikirlerini belirtir biz de duyardık. Gurbetçiler için; ‘Yurtdışındalar ama hâlâ bizi düşünüyorlar’ derdik.

Gurbetçiler yurtdışında bizi yaşamıyorlar! Hissetmiyorlar!

‘FAKİR DEĞİLSİNİZ!’

‘Ama bizim geleceğimiz için oy kullanabiliyorlar.

Biz fakiriz desek; onlar ‘Hayır değilsiniz böyle devam edin’ diyebiliyorlar.

Biz liyakatsizlik var desek; onlar ‘Hayır böyle bir durum yok’ diyebiliyorlar.

Kısaca gurbetçiler, bizim yaşadıklarımızı yaşamadan, bizim için ahkâm kesiyorlar, bizim hakkımızda karar veriyorlar. Biz gurbetçilerin yaşam standartlarını, koşullarını belirleyemiyoruz. Ama onlar bizim nasıl yaşayacağımız hakkında karar verebiliyorlar. Bu ülkenin koşullarını yaşamadan, iktidarların yanlış kararları sonucu olan acıları çekmeden geleceğimiz hakkında söz sahibi olabiliyorlar.

Bu ne acayip, ne haksız bir uygulama!

Bu ülkenin karar vericilerinin, bu topraklarda yaşamayı seçmiş olan Türk vatandaşları olması gerekir.”

***

Ne dersiniz?

Kaynak bağlantısı