İngiltere, Fransa ve İran’dan art arda
değişim içerikli seçim haberleri geldi.
Bugün komşumuz İran’ı sütuna
yatıralım.

Reformcu olarak bilinen, bir önceki
seçimde bu özelliği nedeniyle dini
lider tarafından yarışa girmesine izin
verilmeyen Dr. Mesud Pezeşkiyan bu
kez vize aldı. İkinci turda yüzde 53’le
seçildi. İran’ın 9. cumhurbaşkanı oldu.
Sandığa gitme oranı yüzde 50 olarak
açıklandı. Ancak gerçeğin yüzde 30’u
geçmediği iddia ediliyor. Ankara’da da
zaman zaman görüştüğümüz, yıllar önce
Humeyni rejiminden kaçıp Türkiye’ye
gelenlerle seçim öncesi konuşmuştuk.
Bakışları şuydu:

“Pezeşkiyan reformcuyum dese de
dediklerinin çoğunu yaptırmazlar.”

İran’da kalmış olan rejim karşıtlarının
çoğu ne olursa olsun sandığa gitmeme
kararı aldı. “Reformcu adayın güçlü
seçilmesini istemezler mi
” sorumuza
Türkiye’deki arkadaşları şu karşılığı
verdiler:

“Sandığa gitmek, oy kime verilirse
verilsin, rejimi tanımak anlamına gelir.”
Katılım oranı seçim öncesi aldığımız
bilgileri doğruluyor.

***

İran, köklü bir devlet. Entelektüel
birikimi yüksek. Şirazlı Sadi'the
Firdevsi’ye dünyaya armağan ettikleri
var. Bu birikimin üstüne oturan molla
rejiminin iktidarını sürdürmekte
zorlandığı, gitmemek için de her şeyi
yapacağı görülüyor.

Pezeşkiyan’ın başlıca propaganda
cümleleri şunlardı:

“Gençlerle ve kadınlarla sorunu olan
yönetimin geleceği olmaz.”

“Dünya ile diyalog içinde olmak
zorundayız.”

“Yapamayacağım şeyleri
söylemeyeceğim.”

Muhaliflerin değişim umudunun az
olmasına karşın Pezeşkiyan’ın rejimin
içinde adım adım yükselerek gerçekleri
söyleyen kişi konumuna yükselmesi bir
şeylerin değişebileceğini gösteriyor.

19 Mayıs’ta kendisini taşıyan
helikopterin düşmesi sonucu yaşamını
yitiren Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi,
Azerbaycan’la yıllardır süren soğukluğu
gidermişti. Evinde Türkçe konuşulduğunu
söyleyen, “Babam Türktü, annem Türktü,
Türk olmaktan gurur duyuyorum
” diyen
Pezeşkiyan benzer politikaları muhtemel
daha güçlü sürdürecek.

***

Genel kabul gören orana göre İran
nüfusunun en az üçte birini oluşturan
Türklerden bir kişinin cumhurbaşkanı
olması, doğal olarak Türkiye’de de
yankılandı.

İran’da birinci kimliğin Şiilik olduğu
gerçeğinin altını çizerek devam edelim…

Bugün nasıl ana gündem
maddelerinden biri Suriye ise 1980’li
yıllarda da İran’dı. 1979’da işbaşına gelen
Humeyni rejimi bütün sol yelpazeyi de
arkasına alarak şahı devirdi. Sonra başta
solcular olmak üzere mollalara karşı
olan herkesi ortadan kaldırdı. Onların
bir bölümü Türkiye’ye kaçınca TahranAnkara ilişkileri gerildi. İran’ın, Türkiye
içinde infazlar yaptığı iddiaları güçlü
delillere dayandırıldı.

İran anayasasının beşinci
maddesindeki rejim ihracı bambaşka
tartışmaları beraberinde getirdi.

Özetle 1639 Kasr-ı Şirin
Antlaşması’ndan bu yana Türkiye-İran
sınırı hiç değişmedi ama sinirlerimiz hep
değişti!

Bugün, reform diyen, diyalog
diyen, Türkçe konuşan bir kişinin İran
cumhurbaşkanı olması önemlidir.

Pezeşkiyan’ın kazandığı gün, Dışişleri
Bakanı Hakan Fidan’ın Azerbaycan’ın
Şuşa kentindeki Türk Devletleri Teşkilatı
toplantısındaki şu sözü gündeme düştü:

“Ortak alfabeye geçmeliyiz.”

Bu cümle ilk 1992’deki Türkçe
Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları
zirvesinde kurulmuştu!

O günden bu yana üç kelimelik demeç
yolu aldık!

Türkçemiz, ses bayrağımız bugün
300 milyon kişi tarafından 25 biçimde
konuşuluyor.
Stratejik bir kültür politikamız olsa
büyük bir güç!

Dildaşımız Pezeşkiyan’ın ülkesi İran’ı
barış içinde geleceğe taşımasını diliyoruz!

Kaynak bağlantısı