15 Temmuz 2016’daki ABD destekli FETÖ’cü darbe girişiminin sekizinci yılında kimi düğümlerin açıldığını, yeni düğümlerin oluştuğunu görüyoruz.

21. yüzyıl tipi, ülkeleri kaosa sokup kontrol etme yöntemleri dikkate alındığında 15 Temmuz sürecinden ayakta çıkmak Türkiye’nin ortak başarısıdır.

Bir daha böyle bir alçaklıkla karşılaşmamanın iki yolu var:

1- Demokrasiyi güçlendirmek.

2- 15 Temmuz’u bütün yönleriyle açığa çıkarıp nedenlerini, sonuçlarını iyi irdelemek.

15 Temmuz’dan ayakta çıkan Türkiye, yukarıdaki iki maddede de patinaj yapıyor.

Her şeyden önce Meclis’in 15 Temmuz’u araştırmak üzere bir komisyon kurduğunu, komisyonun hazırladığı raporun resmi kayıtta yer almadığını anımsatalım.

TBMM’de 4 Ekim 2016’da AKP, CHP, MHP, HDP katılımıyla 15 Temmuz’u araştırma komisyonu kurdu. Komisyon 4.5 ay çalıştı. 22 toplantıda 141 kişiyi dinledi. 12 Temmuz 2017’de rapor dönemin Meclis Başkanı İsmail Kahraman’a verildi. Ama işleme girmedi!

Sonuç olarak kayıp!

Her şey bir yana ayıp!

Dönemin MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar çağrılmalarına karşın komisyona gelmediler, bir metin yollamakla yetindiler!

***

15 Temmuz’a giden yolda en net iki yazı Türkiye gazetesinden Fuat Uğur’undu. 2 Nisan 2016’daki yazısının başlığı şöyleydi:

“Cemaatin hususileri darbe için Ankara’da toplandı!”

Başlık her şeyi anlatıyor!

İkinci yazı 21 Nisan’daydı. Başlık yine çok açıklayıcıydı:

“Cemaatçi askerlere son uyarı: Tavuk 'katran'da sayılır!”

Uğur yazısında özetle FETÖ’ye “Önünde iki yol var” diyordu; “Ya ucu bilinmez ölüm ya devlete teslim olmak!”

Bugün yazıyı kilometre taşlarıyla örelim… FETÖ’yü kim besleyip büyüttü tartışmasına bir ışık tutalım. FETÖ AKP’den önceki bütün iktidarlar tarafından kollandı, büyümesine, devlete sızmasına göz yumuldu. AKP iktidara geldiğinde devletin içinde bulduğu bu kadrolardan yararlandı. Ne var ki daha ileri giderek… FETÖ’yü devlete ortak ederek!

Bunun pek çok kanıtı sayılabilir, birini paylaşalım… 2003 yılı, AKP iktidarının ilk ayları… Dışişleri Bakanlığı tüm dış temsilciliklere 3847 sayılı bir genelge gönderdi. Konusu şuydu:

Gülen okulları!

İçeriği şöyleydi:

– Bu okullar MEB tarafından desteklenmektedir.

– Öğretmenlerin çoğu bakanlık tarafından gönderilmektedir.

– Ülkenin menfaatleri doğrultusunda faaliyet göstermektedirler.

– Resmi heyet programlarına bu okullar da alınacaktır. Protokolde yerini alacaktır. Büyükelçiler bulundukları ülkede bu okulların kabul görmesi için her şeyi yapacaktır.

***

Bütün bunlardan sonra, sekizinci yılda, son birkaç gündür AKP adına ekrana çıkanlar, demeç verenler vitrinsel sözlerin arkasında şu iki mesajı veriyor:

– FETÖ’yü yendik ama devletin yapısını, Cumhuriyetin kuruluş ilkelerine bırakmayız! Biz istediğimiz gibi inşa ederiz.

– FETÖ’yü yendik ama inançlara dayalı örgütlenmeler devlet kurumları dahil her yerde varlığını sürdürmelidir.

Türkiye’yi darbeden de öte iç savaşa sürükleyebilecek alçak bir girişimin sekizinci yılında iktidar ne yazık ki hâlâ yukarıdaki iki madde etrafında dönüyor.

31 Mart 2024’te tarihin akışı değişti. AKP’nin FETÖ sonrasına dayalı hedefleri çöktü. Örneğin sadece İstanbul’da AKP değirmenine su taşıyan inanç kökenli örgütlenmelerin maddi geliri yüzde 70 azaldı!

FETÖ’den sonra nasıl bir devlet yapısı?

Bütün mesele bu!

Kaynak bağlantısı