Türk-İslam sentezli ideoloji,
varlığını topluma kabul
ettirebilmek için başından beri
aynı yöntemi uyguluyor: 1) Ne ise
tersinin olduğunu iddia ediyor. 2)
Tersinin olduğunu iddia etmekte
zorlandığı durumlarda, konumunu
maskeliyor
.

Örneğin başından beri Batıcı bir
harekettirler ama tersini iddia ederler,
karşıtlarının Batıcı olduğunu savunurlar.
“Biz Batı’nın teknolojisini alırız ama
kültürüne karşıyız”
deyip, solcuları
Batıcılıkla suçlamaya kalkarlar.

Nedir dayanakları? Çünkü solcular
Batı’nın Aydınlanma kültürüne
işaret ediyorlardır; örneğin Fransız
Devrimi’nin eşitlik, özgürlük, kardeşlik
şiarını savunuyorlardır, örneğin
Marksizmi devrimci bir eylem kılavuzu
görüyorlardır, örneğin Batı’nın
Aydınlanmacı filozoflarının ve Batı’nın
bilimsel katkılarının öneminin altını
çiziyorlardır.

Böylece ABD’yi, AB’yi, NATO’yu
savunan Türk-İslam sentezi güya
Batı karşıtı olmuş olacak, ABD’ye,
AB’ye, NATO’ya karşı mücadele
eden solcu ise Batıcı olmuş olacak!

UTANMAZ KALEM

Amerikancı Soğuk Savaş kültürünün
gri propaganda yöntemidir bu. Çünkü
neredeyse hiçbir sağcı gururla “Ben
sağcıyım”
diyemez. Ancak gururla
solcu olduğunu söyleyenlere karşı her
türlü kirli savaşı yürütürler.

İşte son örneği: Bazı solcu
gazetecileri ABD ve AB’nin dolma
kalemi olmakla suçlayıp, sosyal
medyadan “kurşun” kalemli tehditler
savuruyorlar! Oysa asıl dolma kalem
kendileridir; dahası ABD’nin, AB’nin,
NATO’nun gönüllü kurşun askeridirler.

“Batı’nın dolma kalemi” diye
çamur attıkları o kalemler, ABD’nin
FETÖ eliyle yürüttüğü Ergenekon
kumpaslarına karşı kalemleriyle
mücadele ederken, kendileri
“utanmaz kalem”di.

En utanmazları da bu Batıcılık
tartışmasında “Kemalizm İngilizdir”
diyerek, feslisinden kumarbazına
sözde ideologlarının kalemşorluğunu
yapanlardır kuşkusuz.

BOZKURT MESELESİ

Bozkurt tartışması da böyledir. Türk-İslam sentezi yine yaptığının tersini
savunmakta, savunduğunun tersini
yapmaktadır.

Kısaca tarihlerine bakarsak: Türk-İslam sentezcileri NATO’cudurlar,
Amerikancıdırlar, AB’yi stratejik
hedef ilan ederler, “Her türlü
milliyetçiliği ayaklarımızın altına
alırız” derler, Andımız’ı kaldırırlar,
tabelalardan TC’yi sökerler,
ümmetçilik yaparlar…

Sonra, işte şimdi olduğu gibi
ihtiyaca göre Bozkurtçuluk
yaparlar…

Çünkü besledikleri cihatçı aparatlar
Türk bayrağını yırtarak kendilerini zor
durumda bırakmıştır; futbolcunun
bozkurt selamı o tabloyu perdelemek
için bulunmaz fırsattır.

Dolayısıyla Türk-İslamcıların tuzağına
düşmemek gerekir. Bu tür tartışmaları
günlük dar siyaset koridorunda değil,
geniş ideolojik alanda ve sınıfsal
düzlemde yapmak gerekir.

ATATÜRK’ÜN ÜLKESİNDEN MAO’NUN ÜLKESİNE

Ah güzel ülkem…
Şanghay İşbirliği Örgütü’nün
çeşitli toplantıları için bulunduğum
Şanghay’da, Beijing’de, Qingdao’da
ayın arka yüzünden otomasyonlu
limanlara, yapay zekâdan yeşil enerjiye
çeşitli konular ele alınırken ülkemde bu
konuların tartışılıyor olması ne acı…

Oysa Mao’nun mozolesini
ziyaretimde deftere “Büyük devrimci
Atatürk’ün ülkesinden büyük
devrimci Mao’nun ülkesine dostluk
ve dayanışma duygularıyla geldim”
diye başlamıştım sözlerime…

“Kemalizm İngilizdir” çamuruyla
ellerini kirletenlerle mücadele ede
ede, büyük devrimci Atatürk’ün
ülkesinde elbette yeniden bilimi kılavuz
edineceğiz bir gün…

Kaynak bağlantısı