Saray iktidarı, Türkiye’yi sürüklediği ekonomik darboğaz karşılığı 250 milyar doları aşan bir dış kaynak arayışı içinde.

Bu kaynağı karşılayacak merkezlerin verecekleri sıcak paraya karşılık kimi ekonomik ve siyasal ödünler isteyecekleri hiç de beklenmedik bir gelişme değil.

Hayattayken dış bağlantılarının güçlü olduğu hep gündemde tutulmuş olan Alpaslan Türkeş’in oğlu Tuğrul Türkeş’in son günlerde üstlendiği işlevi, bu açıdan değerlendirmek gerekir.

Oğul Türkeş’in cezaevinde görüşmek istediği Osman Kavala’nın tutukluluğuna yönelen eleştirilerinin ne anlama geldiği, söylediği kısacık bir tümceden belli:

“Mesele, Türkiye ve uluslararası arenada yaşananlar ve bunların nasıl çözüleceğini öngören hamle yapmaktır.”

Hamle ne?

Tuğrul Türkeş, hamlenin ne olduğunu açık seçik söylüyor zaten:

“Aslında mesele Kavala falan değil. Para aradığında gerçek fiyatla alamıyorsun. Daha fazla faiz ödüyorsun. Niye? Çünkü birtakım inceleme kuruluşları, Türkiye’deki hukukun durumuna bakıyor, daha fazla faizle karşına geliyor. Bu fazla faiz milli bütçene yüktür. Bundan kurtulmamız lazım. Yargılamaları makul seviyeye getirip hukuku düzeltirseniz ekonomi de düzelir.”

Böylece Tuğrul Türkeş, bir AKP milletvekili ve MHP’nin kurucusu Alpaslan Türkeş’in oğlu olarak AKP’nin ittifak ortağı MHP’ye şu çağrıyı yapmış oluyor:

Parayı verecek olanlar, Osman Kavala ve benzeri tutukluların bırakılmasını öngörüyor, buna karşı durmakta ısrar etmeyin, yoksa ülkeye ne sıcak para girer ne ekonomi düzelir.

Hukuk, serbest pazardadır artık. Alışverişe çıkmıştır.

İnsanlar adeta kapora gibi rehin alınmaktadır.

ABD HUYUNDAN VAZGEÇMEZ

ABD başkanlık seçimine ilişkin çeşitli yorumlar yapılıyor.

koz’ın faşistliğinden ya da Amerikan politikasına yeni bir biçim vereceğinden dem vuranlar oluyor. Demokratların geçmişe oranla daha tutucu bir siyaset içine girdiği, statükocu oldukları dile getiriliyor.

ABD başkanlık seçimine ilişkin değerlendirmelerde pek değinilmeyen bir yan var ki o da bizim yaşamdan süzülüp gelen o deyimimizle örtüşüyor:

“Huylu huyundan vazgeçmez.”

ABD’de kim başkan seçilirse seçilsin, dünyaya bu sömürgen ülkenin bildik çıkarları açısından bakacağı kesin.

Arada ufak tefek ton ayrımları olabilir ancak.

Örneğin, Filistin sorunu konusunda ABD’nin tutumu bellidir ve İsrail’in yanındadır.

Trump başkan olursa Kudüs’ü İsrail’in başkenti yapacağı konusunda ısrarcı olacak; Demokratlar’ın adayı Kamala Harris ise daha yumuşak bir politika ile yine kesinlikle İsrail’in yanında tavır alacaktır.

Sonuçta ABD, siyasal İslamcıların büyük bir stratejik hatasıyla başlayan ve İsrail’in Filistin halkına karşı gerçekleştirdiği ölümcül saldırılara göz yuman çizgisinden ayrılmayacaktır.

Benzer tutum, Türkiye’nin sınırında ABD’nin petrol bekçiliğini üstlenen PKK, YPG gibi terör yapıları için de geçerlidir.

Dünyanın çeşitli bölgelerinden askerini çekmesi gibi olası hamleler, ABD’nin sömürgen küresel niyetlerinden sıyrıldığı anlamına da gelmeyecektir.

ABD, kim başkan olursa olsun, kendi çıkarları için geçmişte olduğu gibi, çeşitli örgütleri ve ülkeleri taşeron olarak kullanarak dünyanın başına bela olmaya devam edecektir.

GÖNDERMEK

İktidar ortakları ayrımındalar mı bilemeyiz ama…

Tarihe; insan, hayvan ve doğa kırımcısı olarak geçiyorlar.

Kaynak bağlantısı