İster düzenlenen etkinlikler ister bireysel çabalar şeklinde olsun, yaptıklarımız daha büyük bir adalet mücadelesine katkı sunuyor. Bizler sadece pasif gözlemci değiliz. Toplumlarımızın ahlâki dokusunu şekillendirme konusunda aktif katılımcılarız. Aradığımız değişimi ise önce kendimizde başlatmalıyız. Arkadaşlarıma yirmi yıl önce söylediğim gibi, direniş ve mücadele yalnızca ön saflardaki kahramanlara ait değildir. Aynı zamanda geride kalanların ataleti harekete dönüştürmesinin aracıdır.

Nihai hedef, çocuklarımızın güvenli ve onurlu bir biçimde büyüyebileceği bir dünya kurmaktır. Bunun içinse adaleti ihya edecek, zulme meydan okuyacak, barışı savunacak toplu bir çaba gerekir. Şiir devam ediyor:

“Çünkü biz savaşmasak, anamın giydiği pazen,

sofrada böldüğümüz somun,

yani sıcacık benekleri çocukluğumun,

cılk yaralar halinde;

yayılırlar toprağa,

etlerimiz kokar,

gökyüzünü kokutur.”

Harekete geçmezsek neticesi bu olacaktır. Peki, insanlığın böyle bir kıyametin zeminini hazırlamaktan vazgeçmesi için ne gerekli? Şiiri okumaya devam edelim:

“Dünya

kirletilmez bir inatla dönüyor

altımıza yıldızlar seriliyor

yüzüm suya davranıyor koşaraktan

ve inzal.”

Filistin halkı, direnerek vazifesini yerine getiriyor. Değişmesi gereken geriye kalanlardır, yani hepimiz. Sadece Filistin’de adalet için ayağa kalkan bir avuç insan değil. Geride kalanlar değişmezse dünya kurtarılamaz. Yirmi yıl sonra çocuklarımıza adil dünya için ayağa kalktığımızı söyleyebilmek istiyorsak, bugün iyiliğe doğru zerre kadar da olsa, küçücük bir adım atarak işe başlamalıyız.

Kaynak bağlantısı