Türkiye’de yetişmiş ilk tiyatro bilimcimiz, “hocaların hocası” Sevda Şener’i 10 yıl önce 22 Temmuz’da yitirmiştik. Ne ki ölüm onu meslektaşlarından, öğrencilerinden, okurlarından, dostlarından ayıramadı. Yeni baskıları yapılan kitapları, derslerde okutuluyor. Tiyatro üstüne yazılan yapıtlar Şener’den alıntılarla dolu. Dahası, her anıldığında, yürekten gelme sevgi sözcükleriyle kucaklanıyor. 10 yıl geçmemiş gibi…

1958’de DTCF’de kurulan -tiyatro bilimine odaklı- Tiyatro Araştırmaları Enstitüsü’ne asistan olması istendiğinde, üniversite mezunu, evli ve çocuklu bir ev hanımıymış. Hocalarından gelen öneriye olumlu karşılık vererek zorlu bir yaşama adım atmış. “Sanırım ben Cumhuriyet döneminin kadına tanıdığı haklardan sonuna kadar yararlanmaya çok istekli olan, aynı zamanda kendini evi ile işi arasında uyum sağlamakla, bütün beklentileri yanıtlamakla yükümlü sayan bir kuşağın temsilcisiyim” diyordu kendisiyle yaptığım bir söyleşide.

Gerçekten de öyleydi. Onun doktora tez öğrencisi olduğum aşamada başlayan 35 yıllık dostluğumuz boyunca, eşini, çocuklarını ve torunlarını özenle sarıp sarmalayışının, DTCF Tiyatro Bölümü’ndeki görevine ödünsüz bağlılığının, derslerinde zor olanı kolaymış gibi açıklayışının, öğrencilerine -zorbalık karşısındasahip çıkışının, konuklarını ağırlarken kusursuzluğu arayışının, bilimsel çalışmalarını yaparken gösterdiği titizliğin, hangi konumda olursa olsun alçakgönüllülükten ödün vermeyişinin canlı tanığıyım.

Sevda Şener’in, yaşamını etkilediği birçok seveninden seçtiğim düşünceleri de burada paylaşmalıyım. Felsefeci Füsun Akatlı tiyatroya olan düşünsel yaklaşımı açısından onu bir “tiyatro filozofu” olarak tanımlamıştır. Özdemir Nutku yıllarca birlikte çalıştığı meslektaşını betimlerken “Berrak bir kafası, parlak bir zekası vardır. (…) sorunları çözümleyebilecek analitik bir düşünce sistemine sahiptir. Yazdığı kitaplar bunun en güzel delilleridir” . Murat TuncayŞener’in oyun inceleme yöntemini anlatırken, onun hiçbir ögenin rastlantısal olmadığını gösterme, ama aynı anda “Tümü”ü de gözetme bağlamında yaman bir usta olduğunu vurgular.

Kerem Alışık, “Hepimiz Sevda Şener’in paltosundan çıktık” diyerek hocanın yapıtlarıyla yarattığı geniş etki alanını göstermektedir. Öğrencisi Uğur Akıncı’ya göre Sevda Şener’in en üstün özelliği, “kuramı (teoriyi), ezberlenmesi gereken bir yük olmaktan çıkarıp yaşamsal bir bilgiye dönüştürmesi”Yön. Nurhan Tekerekhocasını, tiyatro, sanat, felsefe ve çağdaşlaşma arasındaki diyalektik ilişkinin kavranmasına katkıda bulunan en önemli insanlardan biri olarak niteler. Hasan ErkekSevda Şener’in disiplinler arası ilişkileri gözeten aydın kişi yaklaşımını, “Öğrencileri olarak onu yalnız derste değil, tiyatroda, sinemada resim sergilerinde, edebiyat söyleşilerinde görüp daha çok sevdik” sözleriyle belirler. Metin Boran hocasının sanata bakış açısını şöyle açımlar: “Sevda Hoca bize sadece tiyatroyu öğretmedi. İnsan olmayı, çevremize ve topluma karşı duyarlı olmayı, (…) soru sormayı ve sorgulamayı öğretti. Onun bilimsel aklı ve yöntemi bizim sanat algımızı oluşturmamızın (…) yolunu açtı.” Murathan Mungan Ve “bilgi (Sevda Şener için) entelektüel bir rütbe” olmaktansa “hayatı kullanışlı kılmaya yarayan içkinleştirilmiş bir değer kazanıyor” diyor. Ayşın Candan ise “Sevda Şener’in yazılarında kullandığı dil, genç kuşakların özenmesi gereken Türkçedir” saptamasını yapıyor.

Doğu Akmen’e göre Şener, “tiyatro sanatının itibar (…), eleştirmenlerin saygınlık kazanmasında” önemli katkısı olmuş bir bilim insanı ve yazardır. Pınar Şenelhocasını “her yorumunu, en küçük meselelerde bile hayranlıkla dinlediği” bir “sintine” olarak niteliyor. Gülşen Karakadıoğlubir Sevda Şener Kitabı oluşturulmasını özlüyor. Hülya Nutkuhocasını “Siz bize Cumhuriyetimizin en güzel hediyesisiniz” diyerek selamlarken, Dikmen Gürün, “Sevda Şener Hoca’mın yazılarından, kitaplarından, öğrencileriyle kurduğu yapıcı ilişkilerden hep ilham aldım” diyor. Onun öğrencisi olmaktan, hepimiz gibi onur duyduğunu belirtiyor.

Aklımızda ve yüreğimizdesiniz hocam.

Kaynak bağlantısı