Hırvatistan’ı 2008’de eleyip adımızı yarı finale yazdırdığımız maçı anımsarsınız. Hani şu solukların tutula tutula izlendiği Viyana Ernst Happel’deki kapışmayı. O günlerin gözde romanı Turgut Özakman’ın Çılgın Türkleri’ni… Şimdi Almanya’nın Berlin’indeyiz. Rakipse o günlerin Hırvatistan’ından hiç aşağı kalmayan, hatta daha iyisi Hollanda. Berlin duvarını yıkıp adımızı son 4’e yazdırmayı hedefliyoruz. Gerçi, Berlin duvarı, yıllarca önce yıkıldı, özgürlük isteyenlerce. Şimdi de önce yarı, sonra tam final isteyen Türklerce zorlanacak. Tıpkı o günlerdeki gibi bir hava var.

Berlin için eskiler “68. Vilayet” derdi. Kardeş ilçe belediyeler, Türk caddeleri, Türklerin mesken tuttuğu mekânlar. Berlin bildiğiniz Berlin. Ama bu kez biraz fazla kırmızı beyaz. Berlin’de birkaç gündür yağan yağmur durdu biraz. Umarız bugün sürpriz yaşanmaz. Çünkü Almanlar da diğer finalist ülkelerin taraftarları da tarafsız futbolseverler de 2024 model Çılgın Türklerin maç önü şovlarına ve binlerce kişilik yürüyüşe hayranlar.

Gelelim UEFA’nın Merih ayıbına… Her şey iyi giderken UEFA’nın Merih Demiral’a verdiği 2 maçlık adaletsiz ceza yağmurdan beter çöktü Berlin’in üzerine. Önceden İsviçre’nin Arnavut asıllı futbolcularına para cezası veren, Tadiç’i görmezden gelen UEFA’nın cezası tartışmaya açıktır. Merih’in hareketi siyasi midir değil midir tartışması yapılacağına bence UEFA’nın kararı siyasi mi diye masaya yatırılsın. Ayrıca adı üstünde ulusal maçta milli sembollerin elle veya kaşla gözle ifadesi bence kazanmış bir futbolcunun milliyetçilik heyecanı olarak değerlendirilmeliydi. Çünkü Merih orada o hareketi tribünlere de yapmıyor. Kendi kendine seviniyor.

Kaynak bağlantısı