
Selahattin Taşdöğen, “Bizim sektörde sıkıntı hep vardır ve hep olmuştur. Sıkıntılar setlerden ve şartlardan başlıyor. Anlatmakla bitmiyor. Bir de önüne gelen herkes oyuncu Türkiye’de. Sabah erken kalkan bir bakıyorsun oyuncu olmuş. Türkiye’de bu kadar oyuncu vardı da biz mi bilmiyorduk? Nitelikli, niteliksiz… Bir bakıyorsunuz, iki aylık, üç aylık eğitimlerle oyuncu olmuş. Bir semt var Mecidiyeköy’de; her apartmanın altında bir tane kast firması, bir de küçük bir oda… Orada eğitim veriliyor. Kardeşim, eğitim veren kim? Uzmanlık alanı mıdır? Ders verebilecek yetenekte midir? Bunu denetleyen bir firma var mıdır, yok mudur? Hiçbir şeyimiz düzgün değil ki, oyunculuğumuz düzgün olsun. Denetlenecek bir sürü şey varken, gelip kimse sormuyor. ‘Senin sigortan var mı, güvencen var mı?’ diyen yok.” şeklinde konuştu.
“BİR SÜRÜ SAÇMA SAPAN DİZİ VAR”
Dizileri de eleştiren Taşdöğen, “Bir sürü saçma sapan diziler var. 3 bölüm, 4 bölüm oynayıp, ondan sonra yayından kalkıyor. Bizim örf ve adetlerimize uymayan bir sürü saçma dizi… Açıkçası ben bir oyuncu olarak bazen oynamaktan çekiniyorum. Filmler yapıyoruz, ipe sapa gelmez roller oynuyoruz. İş o kadar ucuzlamış ve ayaklar altına alınmış ki, bir bakıyorsun hiç tanımadığın, bilmediğin bir adam, 20-22 yaşlarında, bir dizide olayın kahramanı, yani başrolü. Yakışıklı bir oğlan veya güzel bir kız. Aldığı eğitim sıfır, oyunculuk sıfır. Tek vasfı, sadece yüzünün güzel ve gözlerinin de yeşil olması. Kardeşim onun gözü yeşil değil mavi olsa ne yazar, siyah olsa ne yazar? Eğer o gözde duygu yoksa, oyunculuk adına bir şey yoksa ve bana aktaramıyorsa, ne yapayım ben onun gözünün rengini? Çünkü oyuncu değil o; birinin tanıdığı ve dürtüğüyle gelmiş oraya. Birinin tanıdığı olmuş, başrolü kapmış, ama götüremiyor. Götüremez, çünkü temeli yok. Temeli olmayan bir bina ise ilk sarsıntıda yıkılır. Onun için bu yakışıklı erkek, güzel kız sistemine bir son verip, oyunculuğa bakalım.” ifadelerini kullandı.
“BU KONU DENETİM ALTINA ALINSA İYİ OLUR”
Sinemalarda mısır satılmasına ve yenilmesine karşı olduğunu da dile getiren ünlü oyuncu, sözlerini şöyle sürdürdü:
Küfürler espri konusu olmuş, seyircide gülüyor buna. Seyretmenin bile bir adabı vardır bir tiyatroda, bir sinemada. Elinde koskocaman mısır. Burada bilet alırken sana bir kova da mısır veriyor. Oturup, orada mısır yiyip, film izliyorsun. Böyle bir saçmalık olabilir mi? Ben bu kadar ciddiyetsiz bir iş yaptığımızı zannetmiyorum. Sen orada, pür dikkat benim yaptığım şeyi, sağa sola fındık fıstık atarak, mısır atarak izleyemezsin. Böyle bir saygısızlık içerisinde bulunamazsın. Ben tam konsantre olmuşum, filmi ya da oyunu izliyorum, yanımdakinin çatırtusundan, çuturtusundan filmi izleyemiyorum. Sonra ışık yandığı zaman sinemanın pisliğini görüyorum. Niye hep mısır satıyorsunuz? Bilet mi satacaksınız, mısır mı satacaksınız, bir karar verin. Bu konu denetim altına alınsa iyi olur.
“BİR BUÇUK MİLYON LİRALIK BİR ALACAĞIM VAR”
Bazı yapımcıların oyuncuları dolandırdıklarını iddia eden emektar aktör, “12 yıl dilimi içerisinde bir buçuk milyon liralık bir alacağım var. Ben hiçbir yapım firmasının ortağı değilim. Ben alacağım paraya bakarım. Onu da alabilirsek tabii… Çok ciddi çalışan, çok güzel birtakım yapım şirketleri var da, bununla beraber bir de umursamayan ve öncelikle kendi işinin bir an evvel olmasını isteyen yapımcılar da var. İşte dizi yayınlanacak, yayınlandıktan kaç ay sonra bu para yatacak? Yatar mı, yatmaz mı? Ondan sonra o yapım şirketindeki adamı biz bulur muyuz, bulamaz mıyız? Şu ânda benim piyasada yaklaşık 12 yıl dilimi içerisinde bir buçuk milyon lira değerinde bir alacağım var. Bu iyi bir rakam benim için. Oynamışım, film vizyona girmiş çıkmış, televizyona girmiş çıkmış ama yapımcı kaçmış. Böyle adamlar da var. Sen benimle aynı masada oturuyorsun, yemek yiyorsun, çay içiyorsun. Sonra aynı projede görev alıyoruz, televizyon kanalına veriyorsun, oynuyor. Ondan sonra sen benim hakkım olan parayı alıp, kaçıyorsun. Bu yapımcı değil ki, bu dolandırıcı! Bunu şimdi şirket ve televizyon kanalı bilmiyor mu? Biliyor ama bu adama tekrar bir proje veriliyor. Oysa kanallar şöyle yapsa; meselâ para veriyorsun ya, demeli ki yapımcıya, sen teknik elemanın oyuncuların paralarını ödedin mi? Atıyorum, dördüncü bölümün parasını ödedin mi? Tabii ödedim! Göreyim o zaman makbuzları! Yani biz film şirketiyle muhatap olamıyoruz. Çünkü o diyor ki, ben seni tanımam kardeşim! Ben yapım firması ile anlaştım. Siz orayla anlaştınız; beni bağlamıyor, ben sadece oynatırım. Tamam güzel de, en azından bizi garanti altına alabilmek için bunu yapabilirsin.” diye konuştu.
“EMEĞİMİ SÖMÜRTMEM”
Telif Kanunu’nun bir an evvel çıkarılmasını isteyen Selahattin Taşdöğen, “Yetkililere diyorum ki; şu Telif Yasası’nı çıkartın. Benim ve benim gibi olanların hakkını koruyun, ben yıllarca oyunculuk yapıyorum ama bir kere para alıyorum. O film ise bin kere televizyonlarda oynuyor ama ben hiçbir hak talep edemiyorum. Benim hakkım gasp ediliyor. Ben emeğimi sömürtmem! Lütfen şu Telif Yasası’nı çıkartın. Bu kanunu çıkartın ki, kendimizi de, çocuklarımızı da güvence altına alalım. Türkiye’de artık bu kanayan yaraya lütfen pansuman olun.” diyerek, sözlerini tamamladı.